Koç '“Türkiye’de bugün bir tek gerçek darbe vardır, o da kaçak saraya yerleşen kişinin yaptığı demokrasi ve hukuk darbesidir

CHP Sözcüsü Haluk Koç, “Türkiye’de bugün bir tek gerçek darbe vardır, o da kaçak saraya yerleşen kişinin yaptığı demokrasi ve hukuk darbesidir” dedi.

Koç '“Türkiye’de bugün bir tek gerçek darbe vardır, o da kaçak saraya yerleşen kişinin yaptığı demokrasi ve hukuk darbesidir
 -“Yürütme erkini yani hükümeti emirle ayağına çağıran, yasamaya talimat yoluyla yön vermeye çalışan bir kaçak saray sakininden bahsediyorum. Korkuyor, ucu bana ve mahdumuma dokunacak diye korkuyor. Bütün dengesizliği, bütün şaşırmışlığı buradan kaynaklanıyor”

-“Komisyondan çıkan yüce divana sevke gerek yoktur kararını parlamentoda genel oylama ile perçinlemeye çalışıyor. Parlamento en adil kararı verecektir diyor. Yani talimat benden sıkıysa uymayın, bak seçimde var, listeleri Davutoğlu Ahmet bey filan yapmayacak ben yazacağım diyor kalem kağıt elimde. Sıkıysa dediğimin aksine davranın diyor.”

-“Ahmet bey, sarayın gölgesi, baskısı altında maalesef ezilmeye devam ediyorsun. Dostlar alışverişte görsün diye arada bir yolsuzluk yapan bizim içimizden de çıksa kolunu keserim falan gibi efelenme yapmaya gayret ediyorsun veya gizli kapılar ardında kendi talebinizle yüce divanda yargılanmayı teklif edin bu işi böyle halledelim diyorsun, ondan sonra ben geleceğim tepende hepinize başkanlık yapacağım fırçasını yedikten sonrada susup oturuyorsun”

-“CHP’ye sataşarak hayalet başbakanlığını gerçeğe dönüştüremeyeceğini sende biliyorsun Ahmet bey,  bari komik olma,  yolsuzluklarla mücadele konusunda çok başarılı olduk diyor grup konuşmasında. AKP’nin lekelenmesine asla izin vermeyiz diyor. Birde bir tekerleme söylüyor yatma tilki gölgesinde koy yesin aslan seni diye ekliyor. Sayın Davutoğlu, tilkilerin önde gidenleri seni zaten yem etmişler. Dikkat et bu kol keseriz gibi büyük laf edip tekrar altında kalma, ezilme”

-“ Sen seni oraya getiren Cumhurbaşkanının gölgesi olduğun sürece o makamda bulunacaksın. Zaten üsteki iradenin vesikalı sağlam adamları seni muhasara etmiş. Sayın Numan Kurtulmuş bey, Sayın Binali Yıldırım bey, Sayın Efkan Ala bey. Bunlar seni zaten kuşatmışlar. Hık desen bugün vardı bir köşe yazısında odacı bile atayamayan bir Başbakansın sen. Yani bir zamanlar muktedirin Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na dediği gibi Ahmet bey senin de nefes alışın izleniyor merak etme.”

-“Kendi iradenle bir halt yapamazsın, yaptırtmazlar. Sistem öyle. Kiziroğlu miziroğlu, gel git, otur kalk, onayla reddet talimatı alır ancak yerine getirirsin. Üzülerek söylüyorum unutma Ahmet bey sıfatın Başbakan ancak görevin mühürdarlık. Tablo bu. Sana da yazık. Ama bu tarifi senin iyiliğin için tekrar tekrar yapmak zorundayız.”

-“Mayıs’ta zorla kurdurulan soruşturma komisyonu göstermelik çalışmalarını tamamladı ve beklendiği üzere aldıkları talimat gereği 4 bakanının yüce divana sevklerine gerek yoktur kararını çıkarttılar. Bu sürecin kendisine ulaşacağı korkusuyla bütün dengelerini yitirmiş olan en tepedeki kişi yasamaya tamamen el koyduğunu da kanıtlamış oldu.”

-“Talimatla yüce divana sevklerine gerek yoktur kararına el kaldıran 9 AKP milletvekili de maalesef zan altındadır. Ömürleri boyunca bu işlerle bir ilişkileri olmamalarına rağmen o ahlaksızlığın ve o sürecin bir parçası olarak suçlanacaklardır.”

-“Sadece aklama yapmıyorlar komisyon oylamasında, bir yandan da çoğu bilirkişi marifetiyle, raporuyla gerçek olduğu ispat edilen, kanıtlanan tapeleri, belgeleri imha kararı alıyorlar. Bu aslında imha değil karartmadır Hem iç hukuk tükenmedi, hem uluslararası hukuk tükenmedi ve siz daha bu süreçler tükenmeden bu kanıtları imha kararı alıyorsunuz. İmha etmiyorsunuz biran önce karartıp üstünü örtmeye çalışıyorsunuz.”

-“Hiç kimse merak etmesin Türk demokrasisini bu sivil darbenin kirli ortaklarının tümünden kurtarma kararlılığımız devam edecektir”

-“Emeklilere verdiğin zam günlük bir simit parası bile değil. Hangi tıkırdan bahsediyorsun Ahmet bey? Tıkırı iyi olanlar belli, malı götürenler belli. Haramın üstüne saltanat kuranlar belli, işler tıkırında. Alay etme bari.”

-“Simit hesabı yapıyorlardı değil mi? Artık simit dönemi bitti altın içinde yaşadıkları için yedikleri içtikleri altından. Zaten uçaklar dolusu geliyor gidiyor, ne olduğu belli değil. Simit çay hesabından değil de ben altın hesabından yapıyım size. Yıl 2000 asgari ücret 120 Türk lirası, karşılığı 26 gram altın. Yıl 2015 asgari ücret 950 lira karşılığı 6 gram altın. Simidi unutmuşlardır onun için altınla yapıyorum. Aaltınla anlatacaksınız ki belki anlarlar. Çünkü uğraştıkları konu bu, mevzuları bu.”

-“Bir polisimiz şehit oldu. Rahmet diliyorum. MİT  esas iştigal alanı dışındaki her konuyla hükümeti koruma, kollama göreviyle uğraşırken canlı bombalar sokakta olağan dolaşan kimlikler olarak Türkiye’nin gerçeğinde yer alıyor bugün…”

CHP MYK  Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Başkanlığı’nda çalışmalarını sürdürürken basın toplantısı yapan ve “Hala yukarıda çalınan darbe şarkılarına, darbe paranoyası şarkılarına kulak asan, bunlara inanan AKP’li Sayın milletvekillerine sesleniyorum” diyen CHP Sözcüsü Prof. Dr. Haluk Koç  “Türkiye’de bugün maalesef bir tek gerçek darbe vardır o da kaçak saraya yerleşen kişinin yaptığı demokrasi ve hukuk darbesidir. Bunlara alet oluyorsunuz. Bir kez daha milletvekili seçilebilmek için belki de çok ağır bir vebal altına giriyorsunuz. Birazcık ahlak, birazcık vicdan, birazcık adalet duygusu daha hala kaldıysa bu darbeye karşı, esas bu darbeye karşı demokrasiye ve hukuka yapılan bu darbeye karşı sizlerin de sessiz kalmamanız gerekiyor” dedi.

Genel Başkan Yardımcısı Koç açıklamalar yaptıktan sonra da soruları şöyle yanıtladı

“Değerli arkadaşlarım, yeni yılın ilk haftası içeride ve dışarıda hızlı gelişmelerle hayatımıza girdi. Biliyorsunuz dün gece İstanbul’da bir canlı bomba saldırısı gerçekleşti ve bir polis memurumuz hayatını kaybetti, şehit oldu. Öncelikle kaybettiğimiz polis memurumuza Allah’tan rahmet diliyorum, milletimize ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Yani görüşme tutanaklarını daha önce basına yansıyan tutanaklarda Türkiye’nin neresinde ne kadar patlayıcı olduğunu ifade eden bir MİT’in hüküm sürdüğü bir ülkede bunlar gerçekleşiyor. Bu konuda da dikkatinizi çekmek istiyorum. Acıdır MİT kendisi dışındaki esas iştigal alanı dışındaki her konuyla hükümeti koruma, kollama göreviyle uğraşırken canlı bombalar sokakta olağan dolaşan kimlikler olarak Türkiye’nin gerçeğinde yer alıyor bugün.

Bir diğer dışarıdaki acı olay bugün gerçekleşen Paris’teki Charlie Hebdo karikatür dergisine bir silahlı baskın yapıldı ve 11 kişinin öldüğü şuandaki haberlerde geçiyor. Bu da Fransa hükümetini olağanüstü toplantıya çağıran belki de çok daha farklı olağanüstü önlemlerin Avrupa Güvenliği boyutunda ele alınacağı bir takım gelişmelere yol açabilir. Tabi orada hayatını kaybedenlere de rahmet diliyoruz. Ama Türkiye bağlantısını şu şekilde ifade etmek durumundayım. Eğer bu olayın arkasında ifade edildiği gibi radikal bir takım terör örgütleri çıkarsa Türkiye’nin bunlarla bu hükümet döneminde kurduğu ilişkilerin tekrar sorgulanabileceği bir döneme de Avrupa kapı açabilir uyarmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, polis devleti uygulamalarıyla çok kısa bir örnekle başlamak istiyorum. O da biliyorsunuz siyasi partiler kanununun 3. maddesi siyasi partilere görüşleri doğrultusunda çalışma ve açık propaganda yapma hakkını tanımıştır. Yani bu kanunun 35. maddesi de Ana Muhalefet Partisini yetkilerini, haklarını özel olarak düzenlemiştir. Protokoldeki yerini de ayrıca tarif etmiştir.

Şimdi son dönemlerde bilhassa 17 – 25 Aralık hırsızlık ve yolsuzluk haftası nedeniyle yurt çapında Ana Muhalefet Partisi Cumhuriyet Halk Partisi örgütlerinin yaptığı bu süreci unutturmama eylemleri çerçevesinde bir takım bütün yasaları aşan önlemlerle karşı karşıya kaldık.

Değerli arkadaşlarım, boğazına kadar biraz sonra değineceğim yolsuzluğa batmış bir iktidar partisinin ve hükümetinin yaptığı yolsuzlukları halka anlatmanın Ana Muhalefet Partisinin görev kapsamı içinde olmadığını kabul eden bir anlayış ve buna dönük sulh ceza hakimliklerinden arama kararı çıkarttırarak Cumhuriyet Halk Partisinin il ve ilçe binalarına polis baskını, polis marifetiyle girerek suç unsuru aramaya kalkmışlardır. Bazen akılcı mizah karşısında çaresiz kalmışlardır tıpkı Zeytinburnu’nda olduğu gibi. Boş beyaz projeksiyon perdesini ve onu hareket ettiren makarayı suç unsuru olarak tespit etmişlerdir. Ama şunu söyleyeyim bu afişlerimizin kaldırılmaya çalışıldığı il ve ilçe başkanlıklarımızdan bazılarını ifade ediyorum. İstanbul, Ankara, İzmir, Aydın, Sakarya, Kocaeli, Gümüşhane, Trabzon, Isparta, Denizli, Düzce, Bartın, Kırıkkale Cumhuriyet Halk Partisi il binaları. Zeytinburnu, Gaziosmanpaşa, Ümraniye, Beyoğlu, Beykoz, Kadıköy, Maltepe, Sancaktepe, Beşiktaş, Balçova ve Gebze Cumhuriyet Halk Partisi ilçe başkanlıkları. Tam bir polis devleti uygulamasıdır. Yasa ortada, Ana Muhalefet Partisine tanınan haklar ortada. Tam bir polis devleti uygulamasıdır. Bu uygulamanın sahibi AKP’nin yolsuzluk oligarşisi diyelim. Bunun taşeronları ise maalesef köleleşmiş bir kısım yargı mensuplarıdır. Hangi Sulh Ceza Hakimi Türkiye’de Siyasi Partiler Yasasında görevleri açıkça belirtilmiş Ana Muhalefet Partisinin etkinliklerini mahkeme kararıyla polis takibatına uğratır. Yeni Türkiye bu olsa gerek.

Değerli arkadaşlarım, hiç kimse merak etmesin Türk demokrasisini bu sivil darbenin kirli ortaklarının tümünden kurtarma kararlılığımız devam edecektir, sürdüreceğiz.

Pazartesi günü mecliste biliyorsunuz Mayıs’ta zorla kurdurulan soruşturma komisyonu göstermelik çalışmalarını tamamladı ve beklendiği üzere 4 bakanı aldıkları talimat gereği ak parmaklarını kaldırarak yüce divana bunların sevkine gerek yoktur kararını çıkarttılar. Bu sürecin kendisine ulaşacağı korkusuyla bütün dengelerini yitirmiş olan en tepedeki kişi yasamaya tamamen el koyduğunu da kanıtlamış oldu.

Değerli arkadaşlarım, anayasal bir güç olan yürütme erkini yani hükümeti emirle ayağına çağıran bir kaçak saray sakininden bahsediyorum. Şimdi yasamaya talimat yoluyla yön vermeye çalışan bir kaçak saray sakininden bahsediyorum. Ama korkuyor, ucu bana ve mahdumuma dokunacak diye korkuyor. Bütün dengesizliği, bütün şaşırmışlığı buradan kaynaklanıyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi komisyondan çıkan yüce divana sevke gerek yoktur kararını parlamentoda genel oylama ile perçinlemeye çalışıyor. Şimdi dün açıklamalarında parlamento en adil kararı verecektir diyor. Yani talimat benden sıkıysa uymayın, bak seçimde var, listeleri Davutoğlu Ahmet bey filan yapmayacak ben yazacağım diyor kalem kağıt elimde. Sıkıysa dediğimin aksine davranın diyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın hala yukarıda çalınan darbe şarkılarına, darbe paranoyası şarkılarına kulak asan, bunlara inanan AKP’li Sayın milletvekillerine sesleniyorum. Türkiye’de bugün maalesef bir tek gerçek darbe vardır o da kaçak saraya yerleşen kişinin yaptığı demokrasi ve hukuk darbesidir. Bunlara alet oluyorsunuz. Bir kez daha milletvekili seçilebilmek için belki de çok ağır bir vebal altına giriyorsunuz. Dün Sayın Kemal Kılıçdaroğlu grup konuşmasında bazı değerlendirmelerde bulundu. Bazı sorgulamalar yaptı. Bunları tekrar etmek istemiyorum. Yani birazcık ahlak, birazcık vicdan, birazcık adalet duygusu daha hala kaldıysa bu darbeye karşı, esas bu darbeye karşı demokrasiye ve hukuka yapılan bu darbeye karşı sizlerin de sessiz kalmamanız gerekiyor.

Gerçek darbe bu dedim. Tek kişinin demokrasiyi adım adım yok ettiği bir süreç yaşıyoruz. Koca bir ülkeyi fişleme, takip, komplo, tehdit, dinleme davalarla korkutup sindirilen bir dönem yaşıyoruz. Medyanın, üniversitelerin susturulduğu, nefes alamadığı bir dönem yaşıyoruz. Yani yaşamın her alanına müdahil olma gayretkeşliğinin sergilendiği bir dönem yaşıyoruz. Hukukun esir alındığı, yargıyı kendi sopası olarak kullanma gayretlerinin ön plana çıktığı bir dönem yaşıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, baklava ya da ekmek çalanın hırsız, milyonlarca dolar ya da Euro cebe indirenlerin canım bunlar haksızlığa uğramış muteber insanlar değerlendirmesi yapıldığı ve böyle takdim edildiği bir düzenin adı demokrasi olamaz. O devlet şeklinin yönetiminin adı da hukuk devleti asla olamaz. Her şey Türk milletinin gözünün önünde gerçekleşiyor değerli arkadaşlarım. İlk kez Sayın Kılıçdaroğlu’nun vurguladığı gibi tarihimizde belki de ilk kez devlet hükümet üyeleri eliyle rüşvete bulaştırılıyor ve açıkça soyuluyor. Talimatla yüce divana sevklerine gerek yoktur kararına el kaldıran 9 AKP milletvekili de maalesef zan altındadır. Ömürleri boyunca bu işlerle bir ilişkileri olmamalarına rağmen o ahlaksızlığın ve o sürecin bir parçası olarak maalesef suçlanacaklardır. Hiç şüphesiz tahminde ediyoruz genel kurulda bu yüce divana sevkine gerek yoktur kararı daha geniş bir çoğunluk tarafından aynı baskılarla devam ettirilecektir. Biraz vicdanının rahatsız olduğunu ifade eden ya da bu konuda bir tutum sergileyen, bir iki söz söyleyen AKP milletvekili de daha önce benzer sahnelere tanık olduk, basında izlemiştir. Refakatli ve mevcutlu olarak o oy kullanma sırasında kabinlere götürülecek ve muktedirin istediği şekilde oy vermeleri refakatçilerinin önünde adı gizlide olsa sağlanacaktır. Onun için genel kurul aşamasından çok büyük bir şey beklemiyoruz.

Bazı gerçekleri söyleyeceğim. Bakın, MASAK mal bildiriminde bulunulması rüşvet ve yolsuzlukla mücadele kanunu var. Bu 3628 sayılı kanun. Hiçbir şey bulamadınız, hepsi sahte bu bilgilerin, belgelerin. Bir tek MASAK raporuyla dahi başka bir suç olmasa dahi haksız mal edinme suçu, yani gelirlerinizle bildirdiğiniz malvarlığınız uyumsuz olursa artış, bu kanunun 4. ve 13., 14. maddeleri gereğince zaten sadece bunun için yüce divana sevkiniz gerekir. Bunu dahi gözardı etmişlerdir.

Değerli arkadaşlarım, bir ek yapacağım. Biz söyledik, ifade ettik, değişik duygular içinde olan bir Türk toplumu var. Bunu da görüyoruz. Ben sadece İslamcı siyaset çizgisini savunmuş Mehmet Şevket Eygi’nin kaleme aldığı ve bu sürece ilişkin değerlendirmelerinin olduğu kısa bir bölümü sizlerle paylaşacağım. Bu sözler Sayın Mehmet Şevket Eygi’nin sözleridir. İslamcılığın cıcığını çıkarttınız Allah belanızı versin sizin diyor. Ben çoğunuzun o eski mücahitlik günlerini bilirim ne nutuklar atardınız, mangallarda kül bırakmazdınız. Sonra mücahitlik postunu çıkarttınız hepiniz müteahhit oldunuz. Müslümansan hangi mezhepten, hangi meşrepten olursan ol mutlaka doğru ve dürüst olmak zorundasın. Siz yıllar var ki doğruluk şişesini taşa vurup paramparça ettiniz. İslam’da devlet ve belediye bütçelerini hortumlamak var mıdır, rüşvet almak var mıdır, haram yemek var mıdır? Her türlü emanete hıyanet etmek var mıdır? Yalan söylemek, halkı aldatmak var mıdır? Arsa ve arazileri yapılaşmaya açarak binalara fazla kat çıkma izni sağlayarak haram komisyonlar almak var mıdır? İhalelere fesat karıştırmak var mıdır? Haram yollarla süper zengin olmak var mıdır? Size beddua ediyorum diyor Şevket Eygi. Size beddua ediyorum Allah belanızı versin, iki yakanız bir araya gelmesin, haram servetlerinizi huzur içerisinde yemeyin emi. Müslümanların yüzünü kara çıkarttınız başınız beladan kurtulmasın diyor. Bunu diyen mütedeyyin dünyanın bildiği bir kıdemli köşe yazarı.

Değerli arkadaşlarım, Hakkı Köylü için bir televizyon programında olumlu ifadelerde bulunmuştum. Üç dönemlik parlamento çalışmaları boyunca edindiğim intibaların önemli bir kısmını geri çekmek durumundayım. Kendisi de darılmasın bu soruşturma komisyonunun başkanı.

Şimdi sadece aklama yapmıyorlar komisyon oylamasında biliyorsunuz bir yandan da çoğu bilirkişi marifetiyle, raporuyla gerçek olduğu ispat edilen, kanıtlanan tapeleri, belgeleri imha kararı alıyorlar. Bu aslında imha değil karartmadır değerli basın mensupları. Bu yetkinin TBMM’de genel kurulda olması gerekir. Ama bir yandan da bu davanın müştekileri de var. Mesela bir komiser var, bir polis müdürü var Orhan İnci. Müştekidir. Anayasa mahkemesine gitme hakkı var veya etkili soruşturma hakkının ihlali gerekçesiyle AİHM’ye başvurma yolu var. Hem iç hukuk tükenmedi, hem uluslararası hukuk tükenmedi ve siz daha bu süreçler tükenmeden bu kanıtları imha kararı alıyorsunuz. İmha etmiyorsunuz biran önce karartıp üstünü örtmeye çalışıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, Sayın İlhan Cihaner’in bu konuda Sayın Cemil Çiçek’e yazdığı bir mektup var. Burada ifade ediyor CMK, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları, bütün bunların yanlışlığını ifade ediyor ve ağır bir suç ortaklığına gireceğini bütün bu komisyonların meclisin başkanı olan Sayın Cemil Çiçek’e hatırlatıyor.

Değerli arkadaşlarım, bazı örnekler vardı onları geçiyorum. Türkiye’de yaşanan örnekler vardı 17 lira çalanın 5 yıl nasıl hapse mahkum edildiğine dönük. Şimdi ortada önemli bir figür var. Dün grupta konuştu Ahmet Davutoğlu bey. Başbakanlık görevi yapar gibi ortada dolaşan Sayın Ahmet Davutoğlu’na da bir iki çift sözüm var.

Şimdi Ahmet bey, hep böyle söylüyoruz. Bende boynumu büküp söylüyorum bu şekilde. Yani sarayın gölgesi altında, baskısı altında maalesef ezilmeye devam ediyorsun. Dostlar alışverişte görsün diye arada bir yolsuzluk yapan bizim içimizden de çıksa kolunu keserim falan gibi efelenme yapmaya gayret ediyorsun veya gizli kapılar ardında kendi talebinizle yüce divanda yargılanmayı teklif edin bu işi böyle halledelim diyorsun, ondan sonra ben geleceğim tepende hepinize başkanlık yapacağım fırçasını yedikten sonrada susup oturuyorsun.

Cumhuriyet Halk Partisine klasik yollarla sataşarak hayalet başbakanlığını gerçeğe dönüştüremeyeceğini sende biliyorsun. Ahmet bey dün (bari komik etme) yolsuzluklarla mücadele konusunda çok başarılı olduk diyor grup konuşmasında. AKP’nin lekelenmesine asla izin vermeyiz diyor. Birde bir tekerleme söylüyor yatma tilki gölgesinde koy yesin aslan seni diye ekliyor. Değerli Ahmet Davutoğlu, Sayın Davutoğlu, tilkilerin önde gidenleri seni zaten yem etmişler. Dikkat et bu kol keseriz gibi büyük laf edip tekrar altında kalma, ezilme. Sen seni oraya getiren Cumhurbaşkanının gölgesi olduğun sürece o makamda bulunacaksın. Zaten üsteki iradenin vesikalı sağlam adamları seni muhasara etmiş. Sayın Numan Kurtulmuş bey, Sayın Binali Yıldırım bey, Sayın Efkan Ala bey. Bunlar seni zaten kuşatmışlar. Hık desen bugün vardı bir köşe yazısında odacı bile atayamayan bir Başbakansın sen. Yani bir zamanlar muktedirin Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na dediği gibi Ahmet bey senin de nefes alışın izleniyor merak etme.

Şimdi başına, kendi iradenle bir halt yapamazsın, yaptırtmazlar. Sistem öyle. Kiziroğlu miziroğlu, gel git, otur kalk, onayla reddet talimatı alır ancak yerine getirirsin. Üzülerek söylüyorum unutma Ahmet bey sıfatın Başbakan ancak görevin mühürdarlık. Sıfatın Başbakan görevin mühürdarlık. Tablo bu. Sana da yazık. Ama bu tarifi senin iyiliğin için tekrar tekrar yapmak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, yine Sayın Davutoğlu ekonomiyi de öve öve bitiremiyor. Yani hani fıkradaki gibi demek ki sizin oradan öyle gözüküyor demek geliyor insanın içinden. Havuz müteahhitlerinin, AKP’li yandaş şirketlerin işi tıkırında olabilir ama vatandaşın penceresinde hayat hiç de öyle değil. Yani hırsızlık parasını faiziyle bavulla götüren hayırsever işadamı sana hak verebilir dünkü konuşmanda ekonomi, işler iyi tıkırında dediği zaman. Ama her 10 Türk vatandaşından bir tanesi işsiz Ahmet bey. Gerçek gıda enflasyonu %13’e yaklaşmış durumda. Sen memur emeklilerine 24 lira, işçi bağkur emeklilerine 45 lira zam veriyorsun. Günlük bir simit parası bile değil. Hangi tıkırdan bahsediyorsun. Tıkırı iyi olanlar belli, malı götürenler belli. Haramın üstüne saltanat kuranlar belli, işler tıkırında. Alay etme bari.

Değerli arkadaşlarım, ben 10 milyon emekliye bir kere daha seslenmek istiyorum. Size reva görülen bu günde bir simit parası bile değil. Ama haram parayı faiziyle sizin ödediğiniz helal vergilerin faiziyle bavullara koyup götürdüler gördünüz. Unutmayın bunları. AKP’ye vereceğiniz her oy sizi daha da yoksullaştıracaktır bunu görün artık.

Değerli arkadaşlarım, nerede kaldı o? Biz işçimizi, memurumuzu, emeklimizi enflasyona asla ezdirmeyiz. Nerede kaldı o laflar? Simit hesabı yapıyorlardı değil mi? Artık simit dönemi bitti altın içinde yaşadıkları için yedikleri içtikleri altından. Zaten uçaklar dolusu geliyor gidiyor, ne olduğu belli değil. Simit çay hesabından değil de ben altın hesabından yapıyım size. Yıl 2000 asgari ücret 120 Türk lirası, karşılığı 26 gram altın. Yıl 2015 asgari ücret 950 lira karşılığı 6 gram altın. Simidi unutmuşlardır onun için altınla yapıyorum. Simit geride kaldı o eski günlerdeydi. Şimdi altınla anlatacaksınız ki belki anlarlar. Çünkü uğraştıkları konu bu, mevzuları bu.

Değerli arkadaşlarım, burada Cumhuriyet Halk Partisi olarak geçen hafta taşeron işçilerin sorunlarına ilişkin görüşlerimizi ifade etmiştim. Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptığı toplantıda ki bu seçim bildirgesinde de çıkacak. Taşeron sistemini, bu kölelik sistemini kaldıracağımız sözünü vermiştim. Şimdi bir kerede emekli yurttaşlarıma sesleniyorum. Size bu sadaka zammını reva görenlere karşı Cumhuriyet Halk Partisi olarak milli gelir artışından emeklilerimize pay vereceğimizi, maaşlardaki reel artışı mutlaka yaşanabilir ve çoluk çocuğunun eline bakmadan sürdürülebilir bir hayat seviyesine getirme sözünü, SGK destek priminin emeklilerden kaldırılacağını, çalışan emekliden ayrıca prim kesilmeyeceğini, emekliyi borç batağından kurtaracağımız sözünü daha ayrıntılı olarak seçim bildirgemizde ve bundan sonraki toplantılarımızda da Sayın Genel Başkanımızda, partimizin sözcüleri de dile getirecekler ve sizi bu haksızlığı, bu yoksulluğu reva görenlere karşı Cumhuriyet Halk Partisinin size dönük politikasını da net, sizlerle daha net paylaşacağız.

Değerli arkadaşlarım, bir tarafta artık yorulduk söylemeye. Bir tarafta aleni hırsızlık, bir tarafta açıktan rüşvet, belgeli, kanıtlı yolsuzluklar, kayıtdışı her türlü gelir, israf, tantana, saltanat ve bütün bunlar örtmek adına bunları tatla attırılan hukuk, diğer tarafta kaynak yok diye emekliye verilen 24 lira aylık zam. İşin acı tarafı ne biliyor musunuz Eygi’nin söylediği gibi. Bütün bunları yaparken de, bütün bu haltları karıştırırken de milletin gözünün içine baka baka Allah’ı, peygamberi dilinden düşürmeyen bu haramzadelerin, bu inanç bezirganlarının söyledikleri. En çok yaralayan bu.

Değerli basın mensupları son bir konu. Biliyorsunuz anayasa mahkemesi bireysel değil genel değerlendirerek %10 barajının kaldırılmasına dönük bireysel talepleri reddetti. Yani anayasa mahkemesi daha düne kadar iktidar partisi sözcüleri adlarının önünde profesör bulunan hukukçuları tarafından topa tutulan anayasa mahkemesi darbe vesayetinin son kalesi diye nitelenen ki üyelerinin %80’ini Cumhurbaşkanı bir önceki Abdullah Gül’ün, bir tanesini Recep Tayyip Erdoğan’ın atadığı kurul, kendi atadıklarını biliyorsunuz darbe vesayetinin son kalesi yaptılar. Başkanın oturuma katılmadığı bilgisi var. İhsası reyden bahsetmiş. Bu durumda Sayın Haşim Kılıç’ın anayasa mahkemesi üyeleri üzerinde iktidar partisinin baskı, yıldırma ve sindirme politikalarının bir şekilde tuttuğunu gösteriyor sonuç. Yani bir eyleme kalkışmışlar ve bu eylem karşılığını bulmuş gözüküyor.

Şimdi gelelim ikinci adıma, bu yüksek baraj ki Cumhuriyet Halk Partisinin tavrı çok net ve açık. %7, 5, 3 hepten kaldırılması hepsine dönük teklifimiz var ve hepsine de onay vereceğimizi ifade ettik siyasi tavrımızı da sergiledik.

Şimdi ikinci adım şu değerli arkadaşlarım, %10 olarak baraj uygulanırsa 7 Haziran seçimlerinde baraja takılacak siyasi partilerin yaratacağı siyasi manzara bunu tahlil etmek gerekiyor. Nedir bu? Daha doğrusu böyle bir adımın bazı siyasi partiler tarafından atılacak adımın baraja takılmasıyla ortaya nasıl bir siyasi şekillenme çıkacak ve bu tavrın acaba bir pazarlığın parçası olup olmadığı konusundaki siyasi sorgulama. Çok açık konuşuyorum. Yani bu düşünce malum AKP – Öcalan ittifakı, stratejileri arasında mı, değil mi? Eğer bu stratejinin bir parçası ise AKP’nin baraja takılacak siyasi partilerin kaybettiği milletvekillerini de alarak 2015 sonrasında kafasındaki sisteme dönük adımlar attığında senin sorumluluğun ne olacak kardeşim? Bu gelişmeleri önümüzdeki dönem göreceğiz. Bilmiyor, görmüyor, tahlil etmiyor, yorumlamıyor değiliz. Hepsinin farkındayız, hepsini de takip ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, sürekli konuşuyor, sürekli her telden çalıyor. Hepsine cevap vermek mümkün değil. Ama ben genel olarak haftanın bazı olaylarını özetlemeye çalıştım. Sizlerin sorusu olursa onları yanıtlayayım devam etmekte olan MYK toplantısına yetişiyim.

Soru- Genel seçimlerde CHP’nin milletvekili adayları için önseçime gitmeden seçileceği tartışılıyor, önseçime gerek duymadan seçileceği bilgileri yer aldı. Böyle bir durum sözkonusu mu? Merkez ataması sözkonusu olacak mı, yoksa önseçim yapılacak mı?  İkinci sorumda son zamanlarda sıkça konuşulan bir konu Şişli Belediyesi konusu. Onunla ilgili en son Gürsel Tekin konu MYK’da konuşulacak demişti. MYK’da bu konu değerlendirildi mi? Sarıgül’ün disipline sevki gibi bir durum sözkonusu olur mu?

Haluk KOÇ- Cumhuriyet Halk Partisine ilginin her zaman Cumhuriyet Halk Partisinin kendi iç mekanizmalarına dönük olarak yüksek olduğunu biliyoruz. Bunu takdirle karşılıyorum. Bende samimiyetle bunların yanıtını vermek için zaten karşınızdayım. Cumhuriyet Halk Partisinin tüzüğü ortada. 26 – 27 Şubat 2012 tarihinde yapılan tüzük değişikliğiyle Cumhuriyet Halk Partisinin yerelde ve genelde adaylarını hangi yöntemlerle, hangi oranları kullanılarak belirleneceği açık, net ifade edilmiş durumda. Yani bunun üzerine tekrar bir yorum yapmak mümkün değil ve Cumhuriyet Halk Partisi geçen seçimlerde de 32’ye yakın ilde çok net üyesinin önüne sandık koyarak ya bütün üyelerle hakim huzurunda önseçim ya da örgüt denetiminde eğilim yoklaması yapan tek siyasi parti. Yani üç kişi, beş kişi bir araya gelip kalem kağıt eline alıp o ona yakın, o buna yakın, o gelecek dönem şöyle olur, böyle olur hesabıyla milletvekili sıralaması yapmadı. Bu dönemde de en geniş şekilde üyelerimizin katkısıyla adaylarını en yaygın seçim bölgelerine göre söyleyeyim belirleme şansı olan ve bu iradeyi gösterecek olan partide yine Cumhuriyet Halk Partisi olacak. Bizi bağlayan tüzüktür. Tüzüğümüz ortadadır o çerçevede adım atılacaktır.

Şişli olayına gelince, Şişli’de evet gerçektir bir takım sıkıntılar var. Ama bunlar dikkat ederseniz yolsuzluk boyutunda bugün tartışılan iktidar partisini kuşatan diğer sorunlar gibi değil. Bir husumet konusu sözkonusudur ve bazı ifadeler savcılığa intikal etmiştir. Bu savcılıktaki yargı sürecinin önümüze koyacağı neticeye bakacağız. Ama hemen şunu ekleyeyim savcının vereceği karardan sonra bu olayın siyasi değerlendirmesinin Cumhuriyet Halk Partisi organlarınca mutlaka yapılacağının bilinmesini istiyorum. Sorunuz net, yanıtta net oldu herhalde.

Soru- Efendim dünkü canlı bomba saldırısıyla ilgili bir sorum olacak. Sultan Kalsen’in özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin 2012 yılındaki insan hakları raporuna mağdur sıfatıyla yer aldığı iddia ediliyor. Bu konuda bir sorum olacak. İkincisi, yine bir kayıp para krizi yine medyada gündemde biliyorsunuz. Bazı belediye başkanları…

Haluk KOÇ- Hangi medyada?

Soru- Takvim gazetesinin haberi direk öyle söyleyeyim. Özellikle bazı belediye başkanlarının Erdoğan Toprak’la bir araya gelip televizyon kurulması için bir para aldığı ve daha sonra bu televizyonun battığı ve paraların kayıp olduğu yönünde iddialar var. Bu konuyu soracağım. Üçüncü sorumsa şu; Sayın Kılıçdaroğlu birkaç gün önce özellikle Cumhurbaşkanına hakaret eden Emin Altunses’i kabul etmişti. Bununla ilgilide tepkiler var. Bunu nasıl değerlendireceksiniz?

Haluk KOÇ- Son sorunuzdan başlayım isterseniz daha kolay olur. Ruh halini de yansıtması için muktedir beyin. Şimdi söyleyeyim, karşınızda 15 yaşında bir çocuk var. Biz şu şarkıyı çok dinledik değerli arkadaşım. Bir şiir okudum 3 yıl hapis yattım, nerede özgürlükler demokrasi. Kendi ifade eden bir twitterin 140 karakterine ifadesini sığdıran bir bayan gazetecinin derdest edilip hakaret ediliyor diye gözaltına alındığı, 15 yaşındaki bir çocuğun bütün genel hukuk kuralları çiğnenerek cezalandırılmaya çalışıldığı bir süreçten bahsediyoruz. 15 yaşındaki çocuk yani neye eleştiri geliyor? Yani Cumhurbaşkanı her gün demokrasinin tüm temel kurumlarına ve kurallarına hakaret ediyor, kendine göre her türlü saçmalamada bulunuyor. Bunlara hiçbir şey yok 15 yaşındaki çocuğun bir eleştirel sözü, bir bayan gazetecinin twitter mesajı suç oluyor Türkiye’de ve Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı o çocuğu kabul etmesi tartışma konusu yapılıyor. Bunu bağdaştırmak mümkün değil. Sorunun soruluş amacı bile bence çok garip, garipsedim.

Soru- Orada sizin özellikle partinin gençlik kolları…

Haluk KOÇ- Olabilir gençlik kolları var tabi ki. O çocuklar doldurularak kefen giydirilip yaratıklar gibi sokağa salınmıyorlar. Düşünüyorlar, görüyorlar, yaşıyorlar, eleştiriyorlar, sorguluyorlar. Arada çok büyük fark var.

İkinci sorunuz, bilmiyorum kişiyi canlı bomba. Canlı bomba demek zaten ruhsal açıdan dengesini yitirmiş, ki böyle bir eylemin öznesi olmayı kabul etmiş bir insanın çok sağlıklı olarak değerlendirilmesini kabul etmiyorum. Ben genel güvenlik önlemlerinden bahsettim değerli kardeşim. Yani Türkiye’nin istihbarat teşkilatı Türkiye toprakları içerisinde bilhassa büyük kentlerde daha önce bazı görüşmelerde de ifade edildiği gibi nerede ne kadar patlayıcı biriktirdiğinizi, depoladığınızı biliyoruz sözlerine rağmen ellerini, kollarını sallayarak eylem yapabilmek için bu şekilde dolaşabilir halde tutulmaları. Cumhuriyet Halk Partisiyle ilişkilendirme konusundaki gayretler boştur. Yani Cumhuriyet Halk Partisinin hiçbir terör eylemiyle bu yola başvurabilecek olan hiçbir örgütle ne organik ilişkisi vardır, ne olabilir, ne de bundan sonra böyle bir şeyin hayata geçmesi sözkonusudur.

Diğer sorunuz gazeteyle ilgiliydi. Hangi basın diye sordum. Öncelikle bu yayınların özel olarak Türkiye’ye baktığınız zaman sizler gazetecisiniz genel haber ağırlığına baktığınız zaman soruşturma komisyonunda verilen aklanmatik diyelim, aklama paklama kararıyla meşgulken Cumhuriyet Halk Partisini özel bir ilgi alanı haline getirmiş. Hangi medya grubu ben çekinmeden söylüyorum. Adına haram medyası havuzu dediğimiz grubun organları. Bunlar nasıl vücuda geldiler? Bunlar kimler tarafından kimlere peşkeş çekildi? Hangi işadamlarından ne kadarlar toplanarak havuzdan bu gazetelerin sahipliğine getirildiler? Orada kalem tutam kişilerin gazetecilik vicdanımı çalışıyor yoksa aldıkları paralara uygun yazdıkları sipariş yazılar mı çalışıyor? Önce bunları sorgulamak lazım. Cumhuriyet Halk Partisi kendisine dönük biz açık bir partiyiz. Bizi gizli kapılar arkasına pazarlıklar yapan bir parti olarak sunmaya gayret etmesi mümkün değil. Bu bahsettiğiniz gazeteler aynanın önünde konuşuyorlar. Baksınlar kendilerini vücuda getiren havuza baksınlar, o havuza sermaye koyan adamlara baksınlar ve o adamların bu milletin en kutsalına nasıl küfrettiğine bir baksınlar. Kendi yayın politikalarının sonucu da gayet net anlaşılır.

Herhalde iki arkadaş hepinizin soracağı soruları özetlemiş oldu öyle tahmin ediyorum. İyi çalışmalar diliyorum.”

 


SİVİL HABER

Güncelleme Tarihi: 08 Ocak 2015, 03:08
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209