Saadet İstanbul İl Teşkilatı 28 Şubat' Basın Açıklamasıyla Kınadı

Saadet Partililer 28 Şubat'ın 15. Yılında Taksim Meydanında Toplandı. Refah Partisi Bayrak ve Müzikleri Eşliğinde Aşağıdaki Basın Açıklaması İl Başkanı Selman Esmerer Tarafından Okundu.

Saadet İstanbul İl Teşkilatı 28 Şubat' Basın Açıklamasıyla Kınadı
 Sayın Basın Mensupları,
 
Bugün 28 Şubat 2012…

Millet iradesine son müdahalenin üzerinden tam 15 yıl geçti. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarılı hükümeti olan 54.Hükümete karşı yürütülen dış destekli çirkin kampanyalar, bu milletin tarihine kara bir leke olarak eklenmiştir.

Milletimizin hür iradesiyle, 1995 seçimlerinde Türkiye’nin birinci partisi olmuş bir partiye, Refah Partisi’ne yapılanlar, o zamana kadar demokrasi havariliği yapanların gerçek yüzlerini ortaya çıkardı. Kendilerini milli iradenin üzerinde görenler aynı 27 Mayıs 1960’ta,12 Mart 1971’de,12 Eylül 1980’de olduğu gibi 28 Şubat 1997’de de sahneye çıktılar ve demokrasimize büyük darbe vurdular.

1991 seçimlerinde meclise ittifak ile girmiş olmasına rağmen, kısa zamanda milletin teveccühünü kazanarak önce 27 Mart 1994’teki yerel seçimlerde, İstanbul ve Ankara dâhil birçok ilde belediye başkanlıklarını kazanan, “Gardiyan Devlet Anlayışından  Garson Devlet Anlayışına " geçişi simgeleyen açılımlar yapan, insan merkezli bakış açışı ve uygulamalarla milletimizin gönlünde taht kuran Refah Partisi’nin,1995 seçimlerinde Türkiye’nin birinci partisi olması sonucu yükselen ivmesi, birilerini hem içerde hem de dışarıda rahatsız etmeye başladı. Eski bakanlardan Talat Halman'ın bir yazısında ifade ettiği, Refah Partisi'nin bölünmesi ve parçalanmasına dönük çağrısı karşılık buldu ve kapatılma süreci için düğmeye basıldı.

Her akşam televizyon haberlerinde, “anchorman” lerin heyecanlı(!) bir üslupla yaptıkları sunumlar, milletimizi tedirgin etmeye dönük manipülasyonlardı. Bir yandan ellerinde asaları ile Ankara caddelerinde arz-ı endam edenler, diğer taraftan sözde tarikat şeyhinin yaptıkları, öte tarafta ise başörtülü olmasına rağmen gözyaşları içinde aldatıldığını iddia ederek ekranlarda boy gösterenler, bu milletin iradesine ipotek konulması için gerekçeler olarak millete sunuldular. Bütün bunlara rağmen arzu ettikleri sonuca ulaşamayanlar, o tarihten önce satır aralarında verdikleri MGK toplantılarını, günler öncesinden manşetlere taşıyarak, psikolojik hazırlık aşamasını uygulamaya koydular.

Buradan bir kere daha ifade edelim ki; ne yukarıda saydığımız figüranlar, ne Libya gezisi, ne Taksim’e cami tartışmaları, ne de başbakanlık konutunda kanaat önderlerine verilen iftar daveti, 54.Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin yıkılması ve Refah Partisi’nin kapatılma süreci ile ilintilidir. O iktidarın sonlandırılmasının ana sebebi, dönemin DSP milletvekillerinden Dr. Hikmet Aydın’ın dediği gibi : ”D-8'ler dünyanın, havuz sistemi de Türkiye’nin egemenlerini rahatsız etti. 28 Şubat’ın irtica ile kesinlikle bir ilgisi yoktu”

Ekonomik alanda yapılan atılımlar, işçiye, memura, emekliye verilen o güne kadar görülmemiş zam oranları, denk bütçe sonucu devletin kasasının fazla vermesi, ekonominin reel bir yapıya bürünmesi, içte ve dışta spekülatörlerin ve güç odaklarının rahat bir şekilde at oynatamaması “Beşli Çete”leri harekete geçirdi. Milletimizin “Peygamber Ocağı” olarak bildiği, gözbebeğimiz ordumuz içindeki bazı üst düzey komutanlar bile bu sürece dâhil edildi. ABD Dışişleri  Bakanı Warren Christphoper’in Ekim 1996’da Türkiye’ye komşu ülkelerin ABD elçiliklerine ve ABD üst kurumlarına gönderdiği 12958 numaralı kriptoda ifade edilen, Refah Partisi’nin ABD’nin çıkarlarına engel olduğu ve iktidardan uzaklaştırılması gerektiğine dair talimat, Refahyol İktidarının hangi odaklar tarafından yıkıldığının en önemli delili değil midir?

Dokuz saat boyunca kaldığı, kendisine dayatmaların yapıldığı o MGK toplantısından çıktığında bile büyük devlet adamlığının gereği, kucaklayıcı, şefkat ve merhamet dolu bir üslup ve tarz ile açıklamalar yapan Merhum Liderimiz Prof.Dr. Necmettin Erbakan değil midir?

‘Yumruğunu masaya vurmadı, bırakmak zorunda kaldı’ gibi açıklamalar yapanlara hatırlatırız. Refahyol iktidarı 30 Haziran 1997 günü son bulmuştur. Yani 28 Şubat’tan sonra, 4 ay daha o hükümet işbaşında kalmıştır. Bu süreçte, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in bile "D-8’in önemli bir başka özelliği, acil ortaya çıkan bir ihtiyaca dayalı olarak değil, uzun vadeli bir vizyonun sonucu olması. Diğer ayırt edici özelliği ise, üye ülkelerin fiziksel konumları itibarıyla da anlaşılacağı üzere, bölgesel işbirliğine değil, küresel işbirliğine odaklanmış bulunması" cümleleriyle ifade ettiği D-8'in kuruluşu tamamlanmıştır. Bu ayrıca bırakıp kaçmak değildir. Asıl bakılması gereken nokta şu ki;  görevi  bırakma dilekçesi bir şartla, o da koalisyon sözleşmesi gereği, Başbakanlık makamının, Doğruyol Partisi’nin Genel Başkanına devredileceğine dair, güvenoyu alabilecek sayı olan 283 milletvekilinin imzasıyla, Cumhurbaşkanına verilmesidir. Bu sonuçtan sonra Refah Partisi'nin meclis grubu dimdik ayakta durmuş ama ortağı Doğruyol Partisi içinden, bugün bile adını hatırlamakta zorlandığımız bir particik çıkarılmıştır.

Geliniz görünüz ki, müdahalelerin mağduru(!) olan Süleyman Demirel bu gelişmeler karşısında bırakınız sessiz ve tarafsız kalmayı, bu haksızlıkları destekleyen bir tutum ve davranış sergilemiştir.

MGK toplantısında altına imza attı diye yaygaralar kopartılan metinlerin, aslında Muhterem Hocamız tarafından imzalanmadığı, bütün açıklamalarımıza rağmen ancak bugün anlaşılabiliyor. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç: "Biz Erbakan Hoca'nın 28 Şubat dayatma belgesinin altını imzalamamasını bekledik ama ne yazık ki imzaladı!" diyor. Başbakan Tayyip Erdoğan hastalanır hastalanmaz hemen,"Dün Erbakan'a biat etmedim, bugün Tayyip Erdoğan'a mı biat edeceğim" diyen vefa timsali(!) bir kişiden ne beklenirdi ki zaten. Cüneyt Özdemir'in dışarıdan gördüğünü içeride göremeyecek kadar olayları takip edemeyen, fırsatçı Bülent Arınç bugün ne düşünüyordur acaba?

Bütün bu gelişmelerin sonucu, Türkiye’nin en büyük partisi olmasına ve 4 milyon üyeye uhdesinde bulundurmasına rağmen Refah Partisi’nin kapatılması, bu milletin iradesine karşı yapılan en büyük saygısızlık ve ipotek koyma girişimi olarak hala orta yerde duruyor.

O zamanlar, neyin ne olduğu bizim tarafımızdan malum olan gelişmelere rağmen, mevcut iktidarın önde gelen isimlerinin, sanki suçlular bizlermişiz gibi o günlerde kamuoyuna yaptıkları açıklamaları bugün acı birer hatıra olarak hatırlıyoruz. 28 Şubat’ta o müdahale olmasaydı, Türkiye bugün içinde bulunduğu siyasi konjonktüre ulaşabilir miydi sorusunu bütün milletimizin takdirine bırakıyoruz.

Devletin İçişleri Bakanını tehdit edip, “yağlı kazık” göndermeleri yapanları, daha düne kadar danışman olarak yanlarında tutanların bu güç odakları ile mücadele edeceklerine ve ettiklerine nasıl inanacağız veya bugün hesap soruluyor diye kibirlenerek yürüyenlerin, son gelişmelerin içerisinde ne kadar payları var bunu nasıl test edeceğiz? Çevik bir şekilde yurtdışından aldığı talimatlar sonucu Sincan’da yürüttüğü tanklarla “Demokrasiye Balans Ayarı” yapanlara hesap sorulamaması bu sürecin kimler tarafından yürütüldüğüne dair ipuçları vermiyor mu?

28 Şubat'ı bugün PR malzemesi yaparak bunun üzerinden kamuoyu devşirmeye çalışanların, girişimlerinin ne manaya geldiğini bizler iyi biliyoruz. Onlar dahil herkes şunu bilmelidir ki, biz bu milletin yüreğinde yer etmişiz ve biz biliyoruz ki, millete dayanmayan hiçbir güç ayakta kalamaz.

Sonuç olarak, 28 Şubat’ın “1000 Yıl” süreceğini iddia edenler bilmelidirler ki, biz buradayız ve kıyamete kadar burada olmaya devam edeceğiz ama sizler yıllar sonra bu milletin hafızasında milletin iradesine kasteden zavallılar olarak kalacaksınız. Gün gelecek devlet, milletiyle kaynaşacak ve herkes birbirini kucaklayacaktır.

 Devlet, millet, ordu, geçmiş, gelecek 74 milyon vatan evladının ortak buluşma noktası olacaktır.Biz inanıyoruz ki “Bizler gemileri karada inşa edeceğiz, Allah denizi ayağımıza getirecek.” ve bugün geldiğimiz nokta itibari ile Muhterem Hocamızın ifadeleriyle "Refah Partisi'nin kapatılmasının bu şanlı tarihimizde bir nokta kadar bile bir değeri yoktur." Bizim buradaki varlığımız bunun en önemli ispatıdır.

Açıklamamıza göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyoruz.
Selman Esmerer
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı






















SİVİL HABER

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209