Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Hakaret edemezsiniz. Ben sizi sessizce dinledim siz de beni sessiz bir şekilde konuşmamı kesmeden dinleyiniz” karşılığını vermesi üzerine Koncuk ile Beko oturdukları yerden kalkıp, Bakan Faruk Çelik’in önünde tartışarak salonu terk etti.
29. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’nın açılışı, Marriott Otel’de İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer'in açılış konuşması ile başladı. İş kazalarının maliyetinin can yaktığını belirten Özer, “Geçen hafta katıldığım bir konferansta bir hesap yapıldı. 2 ay kazadan dolayı raporlu kalan bir inşaat işçisinin, tuğla düşmesi sonucu kaza geçiren bir inşaat işçisinin maliyeti hesap edildi. Görünür ve görünmez maliyet 19 bin 835 Euro olarak hesaplandı. İki aylık rapor görünür ve görünmez maliyet. Ülkemizde maalesef bin 200 civarında seyreden ölüm ve on binlerle ifade edilen yaralamalı geçici veya sürekli iş görmezlikle meydana gelen kazaları düşündüğümüzde ve bu maliyeti hesap ettiğimizde karşımıza korkunç bir maliyet çıkmakta.” dedi.
Türk-İş Genel Sekreteri Eyüp Alemdar ise 2013 yılında Türkiye'de 191 bin iş kazasında bin 360 işçinin hayatını kaybettiğini söyledi. 2013 yılında iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu kaybedilen iş günü sayısının 2 milyon 158 bin 195 olduğunu ifade eden Alemdar, “Bu rakamlara göre Türkiye’de günde 524 iş kazası olmakta, 4 kişi iş kazası sonucu hayatını kaybetmekte ve 5 kişi iş kazası sonucu iş göremez hale gelmekte. Bu rakamlar kayıtlı işletmelerden elde edilen rakamlardır.” ifadelerini kullandı.
"ON BİNLERCE EMEKÇİNİN ALIN TERİNE GÖZYAŞI VE KAN KARIŞIYOR"
KESK Genel Başkanı Lami Özgen de yılda ortalama bin 500 emekçinin iş kazalarında hayatını kaybettiğini, binlercesinin iş göremez durumda sakatlandığını kaydetti. Özgen, şunları kaydetti: "Yalvaç’ta tarım işçisi kadınlar, Soma’da, Ermenek’te maden emekçileri, Davutpaşa’da imalat işçileri, Mecidiyeköy’de inşaat işçileri, iş cinayetlerinde, işçi katliamlarında canlarını veriyor. On binlerce emekçinin alın terine gözyaşı ve kan karışıyor.” şeklinde konuştu.
Soma’da 301 maden emekçisinin hayatını kaybettiğini ifade eden Özgen, “Buradan vicdan ve adalete seslenmek istiyorum; 301 can, 301 anne, 301 baba ve onlarca çocuk orada. Aslında orada yanan kömür karası değildi, bizim insanlığımız ve bizim vicdanımızdı. Yani orada yanan bizlerdik. O yüzden bazılarını bilmem ama bizim için Soma biziz, biz Soma'yız. Bu unutulmasın, bunu unutanların yüreğinin de bir gün kuruyacağını ifade etmek istiyorum. Orada vicdan ve adaletin iki önemli simgesi var. Vicdan, yer altındaki çocuğu için ‘çocuğum yüzme bilmiyordu’ diyen anne, adalet ise bir çift lastik ayakkabısı ile ağlayan Recep Amca idi. Bunların hepsi bizim ortak gerçekliğimizi ifade ediyordu.”
"YÖNETİCİ ATAMALARINDA ARTIK LİYAKAT VE KABİLİYET ARANMIYOR"
Kamu Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ise Soma’da 301 vatandaşın, ihmal ve denetimsizlik sebebi ile kaybedildiğini ifade etti. Ardından Ermenek’te yaşanan faciayı herkesin hatırladığını kaydeden Koncuk, “Ama iş sağlığı ve güvenliği kanunu yıllardır taleplerimiz arasında olan, memurlar bakımından çıkartılmasını arzu ettiğimiz bir kanundu, bu kanunun 3 yıl önce çıkması sevindiricidir. Kanunda eksikler elbette olacaktır, bu uygulamalar esnasında düzeltilebilir.” dedi.
Tek başına kanun çıkarmanın bütün problemleri çözmediğini belirten Koncuk, “Kağıt üzerinde çok güzel şeyler yapan bir milletiz. İyi bir hukuk uygulayacağız, ortada hukuk yok, Türkiye’de yargı bitmiş, hakimler içeri atılıyor, karar veren hakimler içeri atılıyor. Ama kağıt üzerinde muhteşem bir hukuk sistemimiz var ama bu kararları verecek hakimleri alıp alıp içeri tıkıyoruz, ondan sonra hakimlerden bağımsız karar vermelerini bekliyoruz. Kağıt üzerinde her şeyimiz çok güzel ama uygulamada ciddi problemlerimiz var. Türkiye’de bir zihniyet değişikliğine ihtiyacımız var. sivil toplum örgütlerinin görmesi lazım. Kağıt üzerinde iyi olan şeylerin Türkiye’de iyi uygulanmadığını görmemiz lazım, aynı hukuk gibi. Herkesin ama herkesin sivil toplum örgütleri, sendikaların uyarma görevini yerine getirmesi gerekir.” şeklinde konuştu.
Koncuk, yönetici atamalarında artık liyakat ve kabiliyet aranmadığını belirterek, şöyle devam etti: “1997 sonrasında kamuda ve çok sağlam değil belki ama sağlama yakın bir yönetici atama sistemi kurulmuştu. Sınava dayalı bilgi birikimi ve donanıma dayalı bir sistem oluşturulmuştu. Bilhassa 17-25 Aralık sonrası ne olduysa oldu, Türkiye’de bu sistemi yerle yeksan ettik. Alıyoruz adama hiçbir özelliği olmayan bir adamı okul müdürü yapıyoruz. 5 komisyon üyesi oturmuş, oraya mülakat komisyonu 3-5 soru soruyor, bilen değil yandaşı seçen bir sistem oluşturmuşuz. Böylesine beceriksiz bir yönetici ile haketmeden gelen bir yönetici ile o okulu ve o kurumu sevk ve idare edebilir misiniz. Hop diye müdür olmuş, hop diye hastane başhekimi olmuş, tek bir özelliği var, tek özelliği var, birilerinin değirmenine su taşıyan adam olması tek özelliği bu. Bunu yönetici yapıyoruz. Kağıt üzerinde nasıl kanunlar çıkarırsanız çıkarın başarılı olamazsınız. Türkiye iyi yöneticileri bulmadan iyi yöneticileri tespit etmeden başarıyı yakalayabilmesi ve iç huzurunu yakalayabilmesi mümkün değildir ki iş sağlığı ve güvenliğini sağlayalım.”
DİSK Genel Başkanı Kani Beko ise şu an 300’e yakın işçinin hala İstanbul’da göz altında olduğunu söyledi. Gözaltındakilerin sadece yapmak istedikleri şeyin, Türkiye ve dünyada kutlandığı gibi 1 Mayıs Birlik Dayanışma Mücadele Günü'nü Taksim'de kutlamak olduğunu anlattı. Beko, “Biz DİSK olarak 1977 yılından bu yana söylediğimiz bir söz var. Diyoruz ki Taksim’de 37 arkadaşımızı katleden faşist katiller bulununcaya kadar, adalete teslim edilinceye kadar, hesap soruluncaya kadar biz 1 Mayıs Birlik Dayanışma Mücadele Günümüzü Taksim’de kutlamaya devam edeceğiz. Koşul ve şartlar ne olursa olsun.” diye konuştu.
"MASKE TAKIP ETEK GİYENLER İLE ESNAFA ÇİÇEK SUNANLAR"
Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı Ali Yalçın ise iki farklı 1 Mayıs yaşandığını, bir tarafta maske takıp etek giyenler, diğer tarafta millete, esnafa çiçek sunanlar olduğunu anlattı. Bir tarafta kara şal takanlar, bir tarafta karanfil atanların olduğunu kaydeden Yalçın, “Bir tarafta Molotof tutanlar, diğer tarafta horon tepenler. Bir tarafta sokakları karıştıranlar, diğer tarafta teklif ve taleplerini sıralayanlar. Bir tarafta Taksim diye diretenler, bir taraftan da milli gelirin taksimatı için diretenler. Orada iki farklı 1 Mayıs yaşadık.” dedi.
Okul müdürleri atamasında herkesin eşit yükselebileceği bir sistemin dillendirildiğini, sınav esaslı bir sistem geldiğini ve ona karşı çıkıldığını savunan Yalçın, “Ecevit dönemine geri dönülsün dendi, ona karşı çıkıldı. Şimdi ortaya bir yöntem konuldu, bizim de taraftar olmadığımız bir yöntem, dolayısıyla doğru bir yöntem, oturulup tartışılıp bulunması gerekiyor.” dedi. bunun üzerine Koncuk, “Yani benim dile getirdiğim şeyin doğru olduğunu söylüyorsun öyle mi?” demesi üzerine Yalçın, “Sayın başkan bunun yasal zemini oluşturulurken biz bu konuda itirazımızı ifade ettik.” cevabını verdi.
Koncuk'un, “Nemalanan hep sizin sendika üyesi oluyor nedense.” çıkışına, Yalçın, “Sayın Başkan Ecevit döneminde nemalanan da sizdiniz başkası değil, dolayısıyla sistemi düzgün kurmak lazım.” cevabını verdi. Koncuk, “Hükümet temsilcisi değilsin, sendika başkanısın, bu nasıl konuşma.” diye sesini yükseltti. Ardından, DİSK Genel Başkanı Kani Beko da “Sendika başkanı gibi konuş. Yalakalık yapma.” şeklinde söz sarf etti. Ardından Koncuk ve Beko salonu terk etti.
İki sendika başkanı salonu terk ederken, Yalçın, “Siz konuşurken ben dinledim. Hakaret edeceksiniz ben susacağım yok öyle bir şey. Hakaret edeceksiniz yutacağız yok öyle bir şey.” dedi.
(CİHAN)
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 05 Mayıs 2015, 01:21