Yılların Gazetecisi Mağdur Karabulut'tan “Başbakanımıza Mektup“
2004 yılında ihale ile almış olduğum Recep Tayyip Erdoğan parkının içindeki kafeterya işletmeciliğini yaparken, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin otogar kavşağı geçmesi ile ilgili yıkım kararı uygulandı…
Esenler Belediyesi Eski başkanı Mehmet Öcalan benim ihale ile alırken ödediğim 50 bin Türk lirasını dahi çıkarmadan yıkılmasına karşılık parkın içine yaptığım yatırımı göz önünde tutarak bana “sen iyi bir işletmecisin. Burada zarar ettin. Gel parkın burasına daha güzel bir bina yap ve burayı işlet”diyerek bir alan gösterdi.
“Buraya arzu ettiğin gibi bir bina yap. Burayı ben yap diyorsam sana kimse karışamaz” dedi.
Belediye başkanı Mehmet Öcalan’ın gösterdiği yere
Ayrıca parkta olmadığı için umumi olarak bay ve bayan tuvaleti yaptım…
Bunlar için belediyeden tek kuruş almadım.
Henüz bir yıl dolmadan başkan Mehmet Öcalan bana gelerek “çok şanssız bir adamsın. Bu yaptığın binanın tam üstüne metro ayağı geliyor. Burayı yıkacağız” dedi.
Ben şaşkınlık içinde “şaka yapıyorsun başkanım değil mi?” diye sorduğumda “Hayır çok ciddiyim. Ama merak etme buraya metro yapacak olan firma senin yatırımının bedelini ödeyecek” dedi.
Yaptığım bina yıkıldı tarafıma hiçbir bedel ödenmedi.
Yerel seçimler bir ay içerisinde yapılacaktı.Başkan Öcalan belki de artık belediye başkanı olmayacak hatta milletvekili olacak şeklindeki duyumlar üzerine kendisine gittim.
“Başkanım benim durumum ne olacak? Sizin vekil olacağınız söyleniyor. Ne olur benim meselemi çözün?” demem üzerine elini cebine sokarak bana 1000 TL verdi.
“Al bu parayla eşini çocuklarını balık yemeye götür meseleni merak etme ben belediye başkanı olmaz isem yardımcılarımdan biri olur bunların hepside seni sever ve sayarlar senin hakkını yemezler korkma’ diyerek beni teselli edip gönderdi.
Seçimlerde ne kendisi nede yardımcıları aday gösterilmeyince “bana elimden artık bir şey gelmez meseleni yeni belediye başkanı ile görüş o çözer çözmese ben devreye girerim” dedi.
Bu meseleyi bilen meclis üyeleri Burhan Kocaman ve Abdullah Aksu yeni seçilen belediye başkanıM. Tevfik Göksu için sakın korkma meselen çözülecek.
“Bu adam çok iyi bir adamdır kimsenin hakkını yemez. Biraz bekle o yıkılan yere bir bina yapacağız ve bu binayı sen işleteceksin senin mağdur olduğunu bütün Esenler biliyor. Biz bu konuyu bina yapılınca başkana anlatacağız” diyerek uzun süre oyalandım.
Bina yapılınca meclis üyeleri ile birlikte başkan M. Tevfik Göksu’ya giderek durumu anlattım.
Başkan Göksu bana “ben konudan çok geç haberdar edildim... Ve parka yaptığımız bu binayı ben mağdur ettiğim birine söz verdim. Seni ben mağdur etmedim. Ben zaten Öcalan’ın hatalarını düzeltmeye uğraşıyorum. Mağdur olduğunu biliyorum. Ama sorumlusu ben değilim. Mehmet Öcalan işini çözsün” diyerek gönderdi.
Mehmet Öcalan’ı Cuma çıkışında görünce olayı anlattım “Başkan ben oyalandım ve halaoyalanıyorum evime onlarca icra geldi ve perişanım bir Müslüman bu kadar duyarsız olur mu?” diyerek dosyamı kendisine verdim.
Dosyayı aldı ve caminin karşısında bulunan bankı göstererek “oturalım” dedi.
Gösterdiği yere oturduk.
“Bana ne kadar para istiyorsun söyle” demesi üzerine kendisine ben rakam söylersem yanlış olur siz tespit ettirin elinizi vicdanınıza koyun ben kabulüm dedim.
Bu konuyu yakinen bilen meclis üyesi Burhan Kocaman’ı arayarak “yarın öğlen kimseye randevu verme birlikte yemek yiyelim” dedi.
Bana dönerek “akşam saat 16.00 da Akmercanlar AŞ de ol sana bir miktar geçici para vereyim sıkıntını gider 10 gün içinde param gelecek gerisini helalleşiriz” dedi.
Kendisi ayrılıp gidiyordu kendisine saat 16.00 da gelemeyeceğimi işimin olduğunu saat 20.00 da gelebileceğimi söylediğimde olur cevabını alarak ayrıldım.
İstanbul Aydın Üniversitesinde İstanbul Valimizin de katılacağı derneğimizin yerel basın başarı ödül programı vardı. Biz dernek olarak bir yıldır buna hazırlanıyorduk. Bu bizim için çok önemli etkinlik ile birlikte ödül alacaktım. Bu nedenle saat 20.00 de gelebileceğimi söyledim.
Saat 19.30 da üniversiteden ayrılarak Başkan Öcalan’ın randevu verdiği Akmercanlar şirketine doğru yola çıktım.
Yolda iken aradığı meclis üyesi Burhan Kocaman’ı aradım başkan ile buluşmaya Akmercanlara gidiyorum dedim.
Meclis üyesi Burhan Kocaman bana “Sana tuzak kuruyorlar beni bir yıldır aramayan eski başkan yardımcısı Nuri Öztürk aradı, sana paranı verirken polis ile basacaklar. Bu işe beni katma orda işini bitir” diyerek telefonu kapattı.
Ben yoluma devam ederek Akmercanlara gittim.
Kapıya geldiğimde aynı dakikada Başkan Mehmet başkan ile kapıda karşılaştık.
Bana “beni mi takip ediyorsun? dedi.
Ben de cevap vererek “neden seni takip edeyim ki? Ama takip etmem gerekirmiş. Neden böyle bir yola başvuruyorsun. Ben senden avanta, haraç, haksız bir şey mi istiyorum ki bana tuzak kurmaya çalışıyorsun?” dedim…
Başkan da bana “ne tuzağı ben neden tuzak kurayım sana paranı ödeyeceğim” dedi.
Meclis üyesi Burhan Kocamanın söylediklerini anlattım.
Başkan “Çağır buraya anlatsın” dediğinde Burhan Kocaman’ı arayarak, “başkan seni çağırıyor”diyerek Akmercanlara davet ettim.
Burhan Kocaman henüz yolda iken Akmercanlar şirketinin sahibi Gazi Akmercan Mehmet Öcalan’ı alarak başka bir odaya götürdü...
Gelen meclis üyesi Burhan Kocaman’ı da aynı odaya alarak, uzun süre yaklaşık bir saat istişare ettiler.
Bir saat sonunda Burhan Kocaman benim olduğum odaya gelerek “ben başkana anlattım. Dedim ki ben şahidim yaklaşık 200 bin dolarlık evini sattı ve siz adamı mağdur ettiniz dedim” diyerek bana bazı olaylardan bahetti.
Öcalan’la Akmercan’ın ortak olduğunu anlatan Kocaman bana;
“Merak etme bu Akmercanın ortağı. Az mı ihale verdi bunlara. Bütün parasını Akmercan kullanıyor.
Aslında Maliye bir inceleme yapsa buradan neler çıkar neler.
Hatta çöp ihalesinde yolsuzluk yaptılar ben Akmercanların belediyeye geri para iadesi sağladım bu nedenle.
Benim bunlarla uğraşmamdan dolayı beni de fırsattan istifade ederek yakarlar diye korktum sana yalan söyledim. Nuri Öztürk beni aramadı ben onu aradım bu işe beni bulaştırma diye.
Çünkü bunlara güvenmem. Bak herkesi AKP ye aldılar beni almadılar. Çünkü AKP nin ipliğini ben pazara çıkardım. Tekrar ediyorum! ...
Akmercanları Akmercan yapan Öcalandır…
Belediye başkanlığı yaptığı dönemde Öcalan’ın altındaki araba, Akmercanlar şirketinindi. Ve her ay 5000 TL belediye kira ödüyordu.
Yani adam kendi arabasını belediyeye kiralık gösteriyordu.
Hayatımda gördüğüm en ilginç olaydır bu.
Maliye Akmercanların hesabına bir baksa, Mehmet Öcalanın gizli ortağı olduğunu görür.Ama AKP, itini bile korur.
Yoksa AKP bilmiyor mu bunun 3 milyon dolarlık villada oturduğunu?
200 bin Euroluk arabaya binmesini neden kimse sormuyor?
Bunlar sadece buz dağının görünen yüzü.
Bu Akmercanlar tam 20 yıldır belediyeyi sömürüyor. Kimsenin gıkı çıkmıyor” gibi ifadeler kullanırken kullanırken içeride hareketlilik oldu.
Akmercanlar şirketinin sahibi Gazi Akmercan Başkan Mehmet Öcalan’ı da yanına alarak bizim odamıza geldi.
Gazi Akmercan bana “ne kadar alacağın var” diye sordu.
Bende binayı yapan kalfayı arayıp telefonun sesini dışarıya açtım. Kalfaya hitaben, “başkan Öcalan ve ortağı Gazi Akmercan dinliyor. Allah için doğruyu söyle. Senin bana Esenler parka yaptığın binanın değeri ne?” dedim.
Telefonun sesi dışarıya açık olarak sorduğum soruya cevap veren kalfa, “Bu günün şartları ile yaptığım bina, şimdi yap desen en az 600 ila 700 bin TL’dir. Bunu bana değil kime sorarsanız aynı cevabı alırsınız” diyerek telefonu kapattı.
Akmercan, Başkan Öcalan’ı alarak tekrar başka bir odaya gitti.
Yaklaşık bir saat sonra geldiklerinde başkan Mehmet Öcalan; “ben bu parayı sana ödemiyorum. Bildiğini yap. Senden korkmam. Çok canımı sıkarsan şikâyetçi olurum” dedi.
Bende cevaben; “ben hakkımı kimseye yedirmem. Ver dosyamı çıkayım” dedim.
Bana; “çık dışarı” diyerek hakaret etti.
Gazi Akmercan ise “benim işyerim evim sayılır. Lütfen tartışmayın” diyerek beni odadan çıkardı ve dış kapıya kadar yolcu etti.
Ayrılıp evime gittim. Ertesi gün Cumartesi olduğu için saat 11.00 da uyanıp kahvaltıyı çocuklarımla yaptım. Burhan Kocaman ile telefonla görüştüm.
Benden sonra ne olduğunu sordum. Bana “senden sonra polis çağırdılar ve polislerle gitti. Olaya beni şahit yazmak istediler ben olmadım. Evime geldim. Beni bir daha arama. Ben bu adamlardan korkuyorum” diyerek telefonu kapattı.
Kahvaltımı yapıp kapıya inmiştim ki, beni Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğünden aradılar. “Emniyet Müdürlüğüne gelmen gerekiyor ne zaman gelebilirsin?” Sorusuna, “hemen gelirim. 10 dakika sonra Emniyet Müdürlüğündeyim” dedim ve on dakika sonra emniyet müdürlüğüne gittim.
Beni arayan numarayı arayarak “ben geldim emniyetin önündeyim” dediğimde “bekle geliyorum” diyerek sivil memur geldi. Ve beraberindeki ekiple beraber “bizi takip et Üçyüzlü karakoluna gidiyoruz” dediler.
Karakola kadar aracımla takip ettim. Beni içeri alıp ifade için beklettiler.
Ve ifadem alınmaya başladığı esnada Başakşehir Emniyet Müdürlüğünden ifademi alan memur arandı Memura benim akıbetim soruluyordu.
İfademi alan memur arayan kişiye beni kastederek, “şahıs üç saattir burada ifadesini alıyoruz ve üç saattir arabası da kapıda” diyerek cevap verdi.
Memura, “ne oldu hayırdır?” dediğimde, “belediye başkanı seni saat üçte başak şehir ilçe emniyetine takip ediyor diye şikâyet etmiş” diyerek güldü...
Memur da; “bu adam halüsinasyon görüyor galiba bana şikâyetini fakslayın, ben de size burada aldığım ifadeyi fakslayayım” dedi ve karşılıklı faks çektiler.
İfadesi saat üçte alınmış ve daha sonra ifade “o olabileceğini tahmin ettiğim” diye değiştirilmiş.
Memur ifademi alıp bitirdiğinde saat 15.00 olmuştu. Nöbetçi savcıyı arayıp, “şahsın ifadesini aldık emriniz sayın savcım” diye sorunca, alınan cevap “bu gece kalsın yarın getirin” oldu.
Memur şaşkın bir halde, “seni bu gece sabaha kadar misafir edeceğiz” diyerek nezarete davet etti.
“Telefon açabilir miyim?” soruma “sadece bir adet” cevabını aldım.
Gazeteci olduğumdan dolayı tanıdığım başsavcıyı arayarak sayın başsavcım ben İbrahim Erdem Karabulut. Böyle bir olayla karşı karşıyayım. Dediğim de, “konudan haberim var seni nöbetçi savcı inisiyatifini kullanarak tutuyor. Bir şey yapamam” dedi.
Başka bir tanıdığım savcıyı arayıp durumu anlatınca, “bu işte baskı var, dikkat et” dedi.
Eski bir savcı olan avukatımı aradığımda ise “böyle bir şey var ise kesin siyasi baskı var” diyerek “merak etme en fazla 24 saat sana psikolojik baskı yaparlar” diyerek kalmam gerektiğini ifade etti ve “tutuklama halinde ki baskı varsa muhtemeldir haklarını arayacağım” dedi.
24 saatin sonunsa nöbetçi savcıya çıkarıldım ve serbest bırakıldım.
Hakkımda cami önünde boğazıma bıçak dayadı diyen eski başkan Mehmet Öcalan Cuma saatinden sonra gece saat 12.30 kadar neden bekledi?
Karakolda gözaltında olan biri nasıl saat üçte onu takip edebilir?
İfadesi bittiği halde bir adam savcılığa neden çıkarılmaz?
Eğer şikayetçi eski bir belediye başkanı ve siyasi nüfuz kullanıyor ise bu mümkün! …
İbrahim Erdem Karabulut
SİVİL HABER