NİHAT ERGÜN UHİM GÜNDEM BULUŞMALARININ KONUĞU OLDU

BİLİM, SANAYİ ve TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN GÜNDEM BULUŞMALARININ KONUĞU OLDU!

NİHAT ERGÜN UHİM GÜNDEM BULUŞMALARININ KONUĞU OLDU
 UHİM tarafından Türkiye ve dünya gündemini meşgul eden meselelere dair fikir alış-verişlerinin yapıldığı, sorun tesbitlerinin ve çözüm önerilerinin konuşulduğu ‘Gündem Buluşmaları’ siyaset, akademi, sanat, sivil toplum ve iş dünyasının önemli isimlerini ağırlamaya devam ediyor. ‘Gündem Buluşmaları’nın bu haftaki konuğu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’dü.

 

Dün akşam Miniatürk Restaurant’ta gerçekleştirilen buluşmada, misafirlere, kuruluşundan bugüne kadarki süreçte UHİM’in yapmış olduğu çalışmaları özetleyen bir sunum takdim edildi. Sunum sonrasında katılımcılara hitaben bir konuşma yapan Bakan Ergün, ‘hak ihlali’ olgusunun tarihsel kökeninden günümüz dünyasında yaşanan ihlallere, Türkiye’nin ihlaller karşısında aldığı tavırdan bugün hak ve adaleti tesis etmek üzere kurulan uluslararası kurumların yapısal sorunlarına kadar pek çok noktada önemli açıklamalarda bulundu. Dünyada ihlallere karşı sağlam bir duruş sergilemek isteyen bir ülkenin ekonomik açıdan güçlü olması gerektiğini, bunun da yolunun güçlü bir sanayiden geçtiğini söyleyen Ergün, Türkiye’nin son yıllarda bu alanda attığı olumlu adımlar sayesinde dünyada yaşanan olumsuzluklara karşı daha güçlü ve net bir tavır koyabildiğini dile getirdi.

İşte Ergün’ün konuşmasında öne çıkan satırbaşları:

-İnsan, yaratılışından beri hak ihlali yapmaya meyillidir. Bu durum, daha insanoğlu yaratılmadan Allah ile melekler arasında geçen ve meleklerin Allah’a, ‘Yeryüzünde kan dökücü birisini mi yaratacaksın?’ şeklindeki sorusundan da anlaşılabilir. İnsanın iyi ve kötü iki yönü vardır ama önemli olan iyi tarafta yer almaktır.

-Osmanlı’nın temsil ettiği konum ihlallere engel olan bir yerdeydi ve hatta çözüm için Avrupa’nın kendi arasındaki anlaşmazlık ve ihlallerde dahi müdahil olabiliyordu. Örneğin tarihte Kanuni Katoliklerin baskıları ve katliamları karşısında Protestanları korumuştur.

-1. ve 2. Dünya Savaşlarından sonra kurulan uluslararası yapılar yeryüzünde cereyan eden haksızlıkları meşrulaştıran kurumlar olarak işlev görüyorlar. Bu kurumlar bizatihi yapısal olarak haksız ve adaletsiz temeller üzerine kuruludur.

-Uluslararası arenada zuhur eden hak ihlalleri ile daha etkin mücadele edebilmek için Türkiye’nin askerî, ekonomik, siyasal ve özellikle de teknolojik olarak güçlü olması gerekiyor. Türkiye üzerindeki gereksiz yüklerden kurtularak ekonomisini büyütüp, teknolojisini geliştirip yetişmiş insan nüfusunu arttırdığı oranda uluslararası alanda söz sahibi olacaktır. Ülkemiz gelişimi ve güçlenmesine paralel olarak dünyadaki hak ihlallerine müdahale edebilmektedir.

-Türkiye üretimlerini kas gücü ile değil akıl gücüyle gerçekleştirmeli, yani bilimsel ve teknolojik üretimler yapmalıdır. Türkiye özellikle kriptoloji alanında bugün NATO’ya teknoloji üretir hale gelmiştir.

-Hak ihlallerinin önüne geçmek için öncelikle dünyadaki güç dengelerini değiştirmek gerekmektedir. Bugün dünyada yanlışa yanlış diyebilen bir Türkiye var. Tabi ki önemli olan yanlışı ortadan kaldırmaktır. Önceki yıllarda yanlışa yanlış bile diyemiyorduk. Burada sesimizi daha güçlü çıkarabilmemiz için ekonomik ve teknolojik gelişimimizi arttırmamız gerekiyor.

-Geçmişte siyasete yapılan müdahaleler ister istemez ekonomik gelişimimizi engelliyordu. Bugün siyasi yapı daha iyi durumda; bu da ülkenin her alandaki gelişimine olumlu yansıyor.

-Düşüncenin her türlüsüne imkan vermek gerekmektedir. Hangi tür düşünce olursa olsun önünü açmak gerekir, yeter ki şiddete başvurmasın.

-Genelde devlet vatandaşlarını şekillendirmeye çalışıyor. Ama aslında insanın ihtiyacına göre devletin şekil alması gerekmektedir.

-Bugün Avrupa’nın yaşadığı krizde Almanya’nın tek başına Avrupa’yı sırtında taşıması sanayi ülkesi olmasındandır. Almanya’da hükümetler bütçe açığı veremezler; bu anayasal bir suçtur. Bu nedenle bütçemizin güçlü olması için sanayinin üretimde etkili olması gerekmektedir.

-Üniversiteler sadece eğitim veren yerler olarak kalmamalı, teknoloji üreten, şirketler kuran, AR-GE çalışmaları yapan mecralar haline getirilmelidir.

-Geçmiş örneklerden yola çıkarak değil, Türkiye’nin bugünkü durumunu dikkate alarak sıçrama yapmalıyız. Örneğin Türkiye geçmişte savunma ihtiyaçlarının %25’ini üretebiliyordu, bugün %50’nin üzerinde savunma ihtiyacını kendi üretimiyle karşılayabiliyor.

-Gücünü halkından alan bir Türkiye’nin dünyadaki hak ihlalleri karşısında daha güçlü durabileceğini ifade eden Ergün’ün konuşması sonrasında gerçekleşen soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.

 

 

SİVİL HABER

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209