Öte yandan IŞİD üzerinden oluşturulan algı ile bölge seküler grupların inisiyatifine bırakılmıştır. Bu süreçte Kürt nüfus içerisindeki dindar yapılar zayıflatılmış seküler yapılar ise desteklenmiştir. Bu yolla hem İslam dünyasının hem de Türkiye’nin huzuru bozulmaya çalışılmaktadır. Irak ve Suriye’de yüzbinlerce insanın öldüğü, milyonlarca insanın mülteci durumuna düştüğü işgal ve içsavaş boyunca gösterilmeyen ilgiye karşın bugün Kobani’ye gösterilmesi, aynı anlayışın bir uzantısıdır.
Böyle bir zeminde, mevcudiyetini işgal ettiği topraklarda sürdüren, varlığını şiddetle ve gerilimle anlamlandıran ve Pentagonun başına buyrukluğundan fırsat devşiren İsrail’in de boş durmadığı anlaşılmaktadır. Yarım yüzyılı aşkın bir süredir Filistin halkı üzerinde tarihin en büyük soykırım hareketini sürdüren İsrail, eline geçen hiçbir fırsatı kaçırmamaktadır. Bir hahamın silahlı saldırı sonucu ağır yaralanmasını bahane eden İsrail, 30 Ekim itibariyle, ikinci bir bildirime kadar Mescid-i Aksa’nın tüm Müslümanlara kapatıldığını duyurmuştur. Daha önce de dönem dönem giriş-çıkışlar için yaş sınırlaması getirilerek Filistin halkının ibadet özgürlüğü kısıtlanmışsa da bu uygulama ile Mescid-i Aksa 1967’den bu yana ilk defa tamamen kapatılmış olmaktadır.
Son yıllarda İsrail’in hukuk dışı yollarla yeni yerleşim alanları açması, Filistinlilerin yaşam alanlarını daraltacak uygulamaları yürürlüğe koyması ve henüz birkaç ay önce Gazze’ye düzenlediği operasyonlarda şehri yerlebir ederken binden fazla insanın ölümüne sebep olması da, ne yazık ki uluslararası kuruluşlar ve küresel aktörler nezdinde karşılık bulmamıştır.
Bütün bu yaşananlar karşısında uluslararası kuruluşlar ve Batılı küresel aktörlerin güven vermeyen tutumu açıkça görülmektedir. Yaşanan sorunların çözümünde İslam toplumuna, özellikle Türkiye ve İran’a büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu sebeple coğrafyamızı kana bulayan mezhepsel ve fikri ayrılıklar bir kenara bırakılarak bu coğrafyanın ortak değerlerine tutunulmalıdır.
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 06 Kasım 2014, 02:25