Bugünkü yazımda sosyal ve yaygın medyada örneklerine çok sık rastladığımız bir bağımlılıktan bahsetmek istiyorum. İlaç ya da madde bağımlılığı değil bu, tv/dizi bağımlılığı... İşin aslına bakılırsa bu hastalık toplumun“kanayan bir yarası” olmuş durumda. televizyonun esiri olmuş müptela kişilerle dolmuş olması.
“Ne olacak, alt tarafı televizyon seyrediyoruz, biraz dinleniyoruz” da demeyin. Siz televizyona dalmış oyalanırken . Bangladeş, Arakan, Irak, Filistin, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Mali, Sudan, Çeçenistan, Doğu Türkistan, Suriye, Lübnan ve Libya’dabeyinlerinin böyle uyuşturulup, uyutulmasına lütfen izin vermeyelim. Sorsanız, çoğunun PKK’nın Kürt kardeşlerimize uyguladığı şiddetten, Güneydoğu’daki haraç toplama, adam kaçırma olaylarından, siyasi cinayetlerden, şehit haberlerinden, terör olaylarının altında yatan nedenlerden, PYD’denhaberleri yoktur. Ne Mısır'dakianti-demokratik darbe girişiminden, ne hakların gasp edilmesinden, ne Somali’de açlıktan ölen çocuklardan, ne çözüm bekleyen problemlerden, ne de dünyayı saran Darwinist/komünist tehlikelerden haberdarlar.
Filmlerde şiddete özendirme politikası izleniyor. İnsanlara savaş telkini verirseniz savaş, barış telkini verirseniz barış isterler. Bunlar toplumları psikolojik olarak yönlendiren kişilerin uyguladıkları en iyi taktiklerinden biridir. Kin telkini verilen film nefrete, dostluk telkini verilen bir film ise kişileri sevgiye özendirir. Bu konuyu önemli gördüğüm için bir sonraki yazımda devam edeceğim.