Toplumsal devinimin son yüz yıl içerisinde aldığı hız maddi manevi birçok sosyo kültürel değerler üzerinde değişikliklere sebep olmuştur. Bu değişiklikler sonucu ortaya çıkan yaşam; etkileşimini inanç unsurlarından alan değil; alman düşünür Friedrich Nietzsche’ nin yaklaşımıyla, birilerinin bize uygun gördüğü ve alkışladığı yöndedir.
Sosyal hayatın kodlarını belirleyen unsurlardan biri çevresel etkilerdir. Fiziki yapı; bir toplumun yaşadığı coğrafyayı, yerleşim şeklini, mesken anlayışını ve maddi kültür ünitelerini ifade eder. Fiziki yapıdaki bazı özellikler ekolojik zorunluluktan, bazı özellikler ise toplumun kültürel değerlerinden etkilenirler. Manevi yapı ise toplumun değerler sistemini ifade eder. Bunun içinde inanç, örf, adet, düşünce biçimi ve sosyal ilişkiler yerini alır.
Kültürü bütünleyen maddi ve manevi unsurlar arasında vazgeçilmez ve zorunlu bir iletişim vardır. İçlerinden birinde başlayan değişim diğerini de zorunlu bir değişime sürükler.
Var olan bir toplumsal hayatın, varlığını ve devamlılığını sağlaması ‘’Toplumsal Kontrol Mekanizmaları’’ ile mümkündür. Sosyal hayatın bozulmaması, düzeninin korunması ve toplumsal değerlerin zarar görmemesi için bireyler üzerinde denetim yapılması ‘’Toplumsal Kontrol ‘’ olarak nitelendirilir. Toplumsal kontrolün amacı; insanların birbirleriyle ve kurumlarla olan ilişkileri düzenleyerek toplumun düzenli bir şekilde idame ettirilmesini sağlamaktır.
Toplumsal kontrolü sağlayan faktörlerin başında yazılı, resmi hukuk kuralları gelir. Resmi olmayan fakat toplum içinde her daim işleyen diğer faktörler ise töreler, adetler, gelenekler ve görgü kurallarıdır. Bu kontrol mekanizmaları toplumsal yaşama göre ortaya çıkarlar ve toplumda birliği, bütünlüğü, düzeni ve devamlılığı sağlarlar. Toplumsal kontrolün olmadığı yerde toplumun devamından söz edilemez.
Bireyin yaşadığı toplumun davranış, değer ve düşünme biçimlerini öğrenmesi, benimsemesi ve yapması o bireyin ‘’Sosyalleşme’’ (Toplumsallaşma) sürecidir. Kişiler toplumsal yaşama katılmak için sahip olması gereken beceri, değer ve davranış kalıplarını toplumsallaşma sayesinde öğrenirler. Toplumsallaşma doğumla başlar ve ölünceye kadar devam eder. Bu sürecin işlemesi insandan insana aktarım yoluyla olur. Bireyin toplumsallaşmasındaki ilk halka aile ve akrabalar, ikinci halka mahalle ve arkadaşlar üçüncü halka ise okul ve formel eğitim olarak sıralanabilir. Bu halkalar arasında bazen ufak tefek yer değişiklikleri olabilir.
Bireylerin yaşadığı toplumun davranış, değer ve düşünme biçimlerini öğrenemediği ya da onlarla uyum içinde bulunmadığı, yani toplumsallaşamadığı durumlarda gösterdiği davranışlara ‘’Toplumsal Sapma’’ denir. Yerlere çöp atmak, kırmızı ışıkta geçmek, yaşlılara hürmet göstermemek ve sözünde durmamak gibi toplum değerlerine aykırı hareketlerde bulunmak bunun sonucudur.
Prof. Dr. Şerif Mardin’in ortaya attığı ‘’Mahalle Baskısı’’ terimi hem kendi tarafından gereği gibi açıklanmamış; hem de bu terimi siyasi emellerinde kullanmak isteyen bir grup tarafından çarpıtılmıştır. Aslında ‘’Mahalle’’ baskı merkezi değil; kontrol merkezidir. Aradaki farkı anlayamayan zavallılar bu yazımızdan sonra biraz olsun anlamış olurlar.
Mahalle bireylerden oluşmakla birlikte, kolektif bir yapıyı ifade eder. Mahallede komşular vardır, esnaflar vardır, cami vardır, okul vardır. Bu bütün insan yaşantısının bir bölümünü oluşturur. Mahalle bireyin toplumsallaşmasındaki en önemli halkalardan biridir. Orada aile dışındaki insanlarla sosyal temas sağlanır. Toplumun değerleri hakkında bilgi ve tecrübe sahibi olunur. Toplumsal kontrol mekanizmalarının yazılı olmayan tüm değerlerini insan çevresinden öğrenir. Bu mekanizma sadece ülkemizde değil tüm dünyada böyle işler. En gelişmiş ülkeler veya en ilkel kabileler bu sistemin dışında kalamaz.
Mahalle; çocuklarımızın koştukları oynadıkları, arkadaş edindikleri ilk ortamdır. Çocuklarımız mahallede oynarken başıboş değillerdir; orada komşular ve esnaflar tarafından gözetim altındadırlar. Toplumun değerlerine ters düşen bir söz ya da bir davranış gösterseler uyarılırlar. Daha da ileri giderlerse çocukların ebeveynlerine bildirilir.
Daha önce de değindiğimiz gibi mahalle bir toplumsal kontrol ünitesidir. Burada konutların ve yerleşim şeklinin de çok büyük bir tesiri vardır. Yüksek ve çok katlı konutlardan oluşan yerleşim yerlerinde insanlar birbirlerinden uzaklaşır; mahalledeki güven ortamı sekteye uğrar. Bu oluşum mahallenin asli vazifesini yerine getirmesini engeller ve toplumsallaşma sürecindeki bir halka yok olmuş olur. Değişen sadece yerleşim şekli ve konut türü değil aslında toplumların değerleridir.
‘’Binalar yükseldikçe insanlar alçalır’’ sözü bu anlamda karşılığını bulmuş olur.
Özkan Mustafa Küçükkural
(Sosyal Antropolog)