Hamiyeti yüksek Türk devletinin dünyanın dört bir yanına yayılmış yardım politikası olduğu artık herkes tarafından çok iyi biliniyor. Ülkemiz, geçen yıl dünya ülkeleri arasında en çok yardım yapan 4. ülke oldu. Bu sene ise, en çok yardım yapan ülkeler arasında 3. sıraya yükseldi. Onca zenginlikleri ve imkanlarına rağmen Suudi Arabistan gibi zengin ülkeler bile Türkiye kadar detaylı yardım yapmıyorlar.
Özellikle son dönemde, ülkemize gelen mültecilere olan tutumumuz, tüm dünyaya Türk milletinin yüksek seciyeli ahlak yapısına sahip olduğunu bir kez daha gösterdi. Sınırlarımızın hemen ötesinde yaşanan iç savaşlar nedeniyle gerek 911 km’ lik sınır komşumuz olan Suriyeli kardeşlerimizin, gerekse Irak'ta IŞİD' den kaçan Türkmen ve Ezidi mültecilerin sığınması, kendilerini ülkemizde son derece güvende hissetmeleri bunun en açık örneğidir.
Bölgede mülteciler konusunda büyük bir insanlık dramı yaşanırken bazı ülkelerin bu duruma uzun süre sessiz ve seyirci kalması hiç şüphesiz ki gözlerden kaçmadı. Türkiye ise aksine hem devlet olarak hem toplum olarak son derece duyarlı davranarak aradaki farkın kıyaslanması açısından güzel bir örnek oluşturdu.
Mültecilerin sığınma talebini kabul etmeyip kapılarını kapatmak isteyen ülkelerin aksine Türkiye devletinin mültecilere karşı "açık kapı" politikası yürütmesi, Türkiye’nin uyguladığı diplomasinin aslında siyasi değil, insani diplomasi olduğunun da en açık göstergesi oldu.
Şu an 200 bin Suriyeli sığınmacı mülteci kamplarında barınıyor. İki milyona yakın sığınmacı da farklı illere dağılmış durumda. Elbette ki bu büyük rakamların getirdiği zorluklar olacaktır. Bu sıkıntıları çok fazla dillendirmeden onların kolayca barınması, ihtiyaçlarının karşılanması için ne gerekirse yapmamız lazım. Bu tip hayırlı faaliyetleri sadece devlete bırakmamalıyız. Sivil toplum örgütlerinin de yardım konusunda daha fazla çalışma yapması gerekir.
Gelen kardeşlerimize kapılarımızı açmamız –sayısı az olsa da- halktan bazı kişiler ve bir kısım politikacılar tarafından çeşitli eleştirilere maruz kaldı.
Elbette ki Türkiye, savaştan kaçan, can havliyle kapısını çalıp sığınma talebinde bulunan kardeşlerine kapısını kapatamazdı. Sığınmacı istemiyoruz, kapıları kapatın demek Türk haysiyetine ve İslam ahlakına sığmayan bir yaklaşım. Biz hamiyetli bir milletiz, gerekirse kendimiz aç kalır bize sığınan mültecilere mutlaka yardım ederiz.
Müslümanların dertlerini paylaşmayan, onların dertleriyle dertlenmeyen İslam ahlakını tam anlamıyla yaşamıyor demektir. Mülteci kardeşlerimiz, sıcak savaştan kaçıp canını korumak için ülkemize sığınıyorsa, Türk halkına ve Mehmetçiğe güvendikleri içindir. Onlar bizimle emniyet bulacaklarını düşünüyorlarsa bizimde onlara karşı tavrımız, rehberimiz Kuran-ı Kerime göre olması gerekir.
Kuran-ı Kerim’e baktığımızda ise; şu an ki mültecilerin durumunun, Kur’an’da, bahsi geçen Muhacir kardeşlerimiz gibi olduğunu görürüz. Peygamberimiz zamanında, Mekke’deki inkârcıların eziyetleri sebebiyle Medine’ye hicret eden Müslümanlar, orada bulunan müminler tarafından en güzel şekilde karşılanmışlardır. Bizim tavrımızda Ensar gibi olmalıdır.
Nitekim Türkiye sığınmacılara kapılarını kapatmadı. Asla da kapatmaz. Zengin bir ülke olmadığımız halde zulmünden kaçan mültecileri ağırlıyorsak bu bizim aynı zamanda gani gönüllü bir millet olduğumuzu gösterir. Ayrıca bazı kişilerin göz ardı ettiği bir gerçek var. Mülteciler kendi bereketleri ile gelirler. Onlara kolaylık sağladığımızda, Allah da ülkemize genişlik, bolluk bereket verir. Netice itibarıyla mülteci kardeşlerimizi asla mağdur etmemeliyiz.