Şevksizliğin kökeninde çoğu zaman bir iman zafiyeti olduğunu, bunun ne kadar tehlikeli bir tavır bozukluğu olduğunu kavrayan bir kimse, bu hastalıktan bir an önce kurtulabilmek için Kur’an’da gösterilmiş olan tüm yollara uymalıdır. Öncelikle şevkin asıl kaynağının Allah korkusu olduğunu bilmeli ve bu yönde kendisini güçlendirmeli, derin bir tefekkürle Allah’a olan yakınlığını artırmalıdır. Bu konuda hem Allah’a sözlü olarak dua edip yardım istemeli, hem de fiili olarak harekete geçerek her türlü çabayı göstermelidir.
Hiç kuşkusuz böyle bir durumda insanın ilk yapacağı şeylerden biri de düşünmek olacaktır. Zira Allah Kur’an’da vicdanı kullanarak düşünmenin insanı doğruya götüren bir yöntem olduğuna dikkat çekmiştir. İnsan Allah’ın varlığını ve büyüklüğünü, insanlar üzerindeki rahmetini düşünmeli, böylece O’nun rızasını kazanmanın önemini kavramalıdır. Aynı şekilde Allah’ın insanı bir amaç üzerine yarattığını, onu denemekte olduğunu da düşünmelidir. Allah’ın her an kendisiyle beraber olduğunu, görmekte ve işitmekte olduğunu bilmelidir. Yaptığı küçük büyük herşeyin Allah Katında saklandığını ve hesap gününde tüm bunlardan hesaba çekileceğini unutmamalıdır. Ölümün ne kadar yakın olduğunu ve insanı hiç beklemediği bir anda nasıl apansız yakalayabildiğini düşünmelidir.
Bunun yanında dünya hayatının ne kadar kısa, ahiret için birşeyler yapabilmenin de ne kadar aciliyetli olduğunu kavramalıdır. Cennetin güzelliğini, nimetlerin insana ne kadar büyük bir haz vereceğini tefekkür etmeli ve sonsuzluğu anlamaya çalışmalıdır. Aynı şekilde cehennemin nasıl acı azaplarla dolu olduğunu, orada güzel olan, neşe ve zevk veren hiçbir şeyin olmadığını, sonsuza kadar bir daha oradan geri dönüşün mümkün olmayacağını düşünmelidir. Dünyada iken kendisine gerçekler anlatıldığı halde düşünmeyip, üzerinde durmadığı takdirde sonsuza kadar yaşayacağı her an nasıl büyük bir pişmanlık duyacağını bilmelidir.
İnsan tüm bunları samimiyetle düşünürse doğru sonuca varır. Böyle bir sonla karşılaşmaktansa; vicdanının sesini dinleyip, iradesini kullanıp harekete geçmenin, şevkle dine sarılmanın çok kolay olduğunu görecek ve kararını verecektir. Zaten üç-beş on yılı aşmayan hayatını, Allah’ın rızasını, sevgisini ve rahmetini kazanmaya adayacak ve Rabbimiz’in vaat ettiği cennete kavuşmak için yarışacaktır.
İnsanın cehenneme gitme ihtimalini bir an için olsun düşünmesi de bulunduğu gaflet halinden silkinip kendine gelmesini sağlar. Çünkü cehennem öyle bir yerdir ki dünyadaki hiçbir pişmanlık oradaki pişmanlığı insana yaşatmaz, hiçbir acı da cehennem azabı ile kıyaslanmaz. Bu nedenle bir insanın Kur’an’da bildirilen cehennem ayetlerini okuyarak nasıl bir yerden kurtulmak için çaba sarf etmesi gerektiğini görmesi, şevk kazanmasını sağlayacak önemli bir yol olur.
Her insan tüm bu gerçekleri düşünmeli, şevksizliğin, dünyaya ve ahirete bakış açısındaki yanlışlıklardan kaynaklandığını bilmeli ve bir an önce ahirete yönelik bir çaba içinde olmalıdır. Olaylar karşısında gösterdiği kayıtsızlığa karşılık bir süre sonra vicdanındaki duyarlılığı tamamen kaybedebileceğini ve kalbinin katılaşabileceğini de göz önünde bulundurmalı ve bu durumdan sakınmak için acele etmelidir. Zira Allah “İman edenlerin, Allah’ın ve Haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin 'saygı ve korku ile yumuşaması’ zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı.” (Hadid Suresi, 16) ayetiyle iman edenlere bu konunun önemini hatırlatmıştır. Bir başka ayette ise Allah, taş gibi hatta daha da katılaşan kalplere karşı Müslümanları uyarmıştır:
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir. (Bakara Suresi, 74)
Allah yukarıdaki ayetinde, Allah korkusundan dolayı içinden ırmaklar fışkıran, yuvarlanan taşların örneğini vermiştir. İşte Allah korkusu, tıpkı bu benzetmede olduğu gibi şevksiz kimseleri şevkli hale getirecek ve onların Allah’ın rızasını aramak için hayırlarda yarışmalarını sağlayacak ahlaka ulaştıracaktır.