Sosyal ağlar, eş zamanlı bir çok kişiyle bağlantı kurabilmenin en etkili ve yaygın yöntemlerinden biri haline geldi. Elbette ki her yenilik gibi sosyal ağlar da insanlık için nimetti. Kişiler, sosyal medya zemininde düşüncelerini özgürce paylaşabiliyor, aradıkları/ilgilendikleri içerikleri kolayca bulabiliyor, hızlı bir şekilde birçok kişiye ulaşabiliyordu. Gittikçe artan sosyal medya kullanımı, onu aynı zamanda büyük bir güç haline getirdi. İşte ne olduysa oldu, sosyal medyanın gücü insanlar tarafından keşfedilince, bu zeminde anonim olmak artık bir silah gibi kullanılmaya başlandı. Şu an, twitter, facebook gibi sosyal medya araçlarında bir çok kişi “hadi gelin hep birlikte saldıralım” mantığıyla hareket ediyor. Sırf nefretlerini dışa vurmak, iftira atıp/küçük düşürmek için sahte profiller açıyorlar.
Sosyal ağlardaki profiller biraz incelendiğinde, içeriklerdeki sevgisizlik hemen anlaşılıyor. Mesajların çoğundan insanlara güvenmemeniz gerektiği, aksi halde zarar göreceğiniz telkini ile karşılaşıyorsunuz. Vefasızlığa nasıl tedbir almanız gerektiğiyle ilgili izahlar buluyorsunuz. Herkesin birbirine kırıcı davrandığına, kötü sözler söylediğine şahit oluyorsunuz. Gençler arasında argo kelimeler adeta havalarda uçuşuyor. Çapsız, izansız, donanımsız cümleler sarf etmekten hiç çekinilmiyor. Birbirlerine değer vermeyen, karşısındakinin onurunu zedeleyen üslup kullanılıyor. Kadınların bu ortamda hiç bir saygınlığı yok; Erkekler kadınlara değer vermeyen bir üslup kullanıyorlar, kadınlar ise kendilerine hiç yakışmayacak tutum içerisindeler. Sevgi/saygıdan bahseden mesajlara neredeyse hiç rastlanmıyor. Bu konudan herkesin canı yanıyor, ama insanlar kendileri de o kirli girdabın içine girdikleri için nasıl kurtulacaklarını bilemiyorlar.
Örgütlü saldırı aracı
Nefret üslubunun temelinde, farklı olana tahammülsüzlük, ön yargılar, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, tarafgirlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik yatıyor. Mevcut olan nefret dilinin yıpratıcı etkisi, kutuplaşmalara neden oluyor. Kişiler, savundukları sistemi ayakta tutmak adına birbirlerine düşman oluyorlar. Elbette ki her fikir özgürce dile getirilebilir, fakat bunu yaparken hakaret, sözlü saldırı ve şiddete ihtiyaç duyulmaması gerekir.
Sosyal medyanın, silah gibi kullanılması sonucu, ortaya çıkan yıkıcı etkinin en yakın örneğine Taksim Gezi Parkı eylemlerindeki atılan twitlerle şahit olduk. Sosyal medya, siyasi propaganda aracı olarak kullanılarak adeta halkı kışkırtan ve sokağa döken bir unsur oldu. Bu, sosyal medyanın istendiğinde nasıl örgütlü saldırı aracı haline gelebileceğini, nefret dilinin toplumdaki kutuplaşmayı nasıl pekiştirdiğini göstermesi açısından önemliydi. Yapıcı olmak varken yıkıcılığın tercih edilmesi çok şaşırtıcı aslında. Neden dostluk varken nefret söylemleri tercih ediliyor ?
Sevgi dili kullanılmalı
Nefreti körükleyen toplu hareketler toplum üzerinde olumsuz ve derin etki yapıyor. Bu nedenle saldırgan üslup yerine sevgi dili kullanılması gerekir. Tüm sosyal ağlar, hep güzel sözlerle dolu olmalı. Düşmanlık merhametsizlik, sevgisizlik yerini, şefkat, muhabbet, sevgi ve güzel söze bırakmalı.
Fikirlerimiz ne kadar farklı da olsa, her zaman hoş görülü ve yatıştırıcı olmak gerekir. Herkes bize benzeyecek ve tek olacağız mantığı yanlıştır. Bütün renkleri ve çeşitliliği bir arada tutarak bunları kavga nedeni yapmamalı, sözlü şiddeti hayatımızdan çıkarılmalıyız. İnsanları kışkırtanları, nefreti körükleyenleri desteklememeli, tartışma metodu yerine ikna metodu kullanmalıyız.
Sadece benim gayretimle ne olur dememek lazım. Tek yazılan bir cümle ile binlerce insana ulaşılabilir, verilen olumlu bir mesajla pek çok kişi üzerinde pozitif etki oluşturulabiliriz. Başkalarının değişmesini beklemeden biz insanları iyiliğe çağıralım, sürekli güzel söz söyleyip, adaletten, kardeşlikten, Allah’ın yarattığı nimetlerden, güzelliklerden bahsedelim. Mesajlarımızda saygılı, nezaketli bir üslup kullanalım. Sevgiyi hayatın ana merkezine oturtmak mecburiyetindeyiz.